Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Bahriye'ye kumpas ve Atatürkçülere çağrı

Bugün önümüzdeki çıplak bir gerçek var:Gülen cemaati devletin dört temel ayağı olan TSK Emniyet MİT ve Yargı'da kilit noktaları ele geçirerek İslami görünümlü bir 27 Mayıs rejimi kurmak istemektedir. Hedef sandıktan kim çıkarsa çıksın değişmeyen bir Gülenist vesayet düzenidir. Paralel devlet yapılanması denen olgu tastamam budur. Gücünü millet iradesinden değil adanmış ruhlardan alan bu Gülenist kadro hareketi dış politikada da yüzde yüz egemen güçlere itaat etmek zorundadır. Tıpkı meşruiyetini içeride değil dışarda arayan eski asker vesayetçiler gibi yeni vesayetçiler de iktidar onayını dışarıda arıyor. Başka çareleri yok…

***

Yukarıda anlattığım tabloyu bu açıklığıyla gören tüm özgürlükçü demokrat aydınlar elbette geçmişe dönmek ve tüm yaşananları yeniden değerlendirmek zorundadır. Çünkü biz eski rejimin vesayetçileriyle uğraşırken Gülen'i ve cemaatini sivil demokratik siyasetin yanında görüyor ve o yüzden tam destekliyorduk. Onların açık beyanlarına yani her türlü vesayet rejimini lanetlemelerine inanmıştık…

***

Bu cemaatin devlet içine yerleşmiş adanmış ruhlar kadrosunun kademeli biçimde bir vesayet rejimini inşa etme planı doğrultusunda çalıştığı gerçeğiyle iki sene önce bu zamanlar ilk kez yüzleştik. O zaman dahi bu işin Gülen'in kontrol edemediği bir derin cemaat damarının işi olduğu yönünde kendimizi kandırmak istedik. Şahsen ben Fethullah Gülen'in böyle bir çılgın vesayet projesinin orkestra şefi olduğuna inanmak hiç istemedim. Bu korkunç bir ihtimaldi. Çünkü eğer gerçek bu ise Türkiye'yi çok zor günler bekliyor demekti. İşte zaten şimdi o günlere geldik…

***


Bugün herkes tarafından anlaşılmaktadır ki Gülen cemaatinin çok önceden hazırladığı ama 2007-14 döneminde uygulamaya koyduğu plan şuydu:Önce polis istihbarat ve özel yetkili mahkemelerdeki adanmış kadrolarla eski rejimin temel unsuru TSK göçertilecek.Yani darbecilerle mücadele kılıfı altında darbeyle hiç ilgisi olmayan ama TSK'daki cemaat kadrolarının önünü kapayan pozisyondaki askerler de içeri atılacak.Bu yöntemle özellikle Deniz Kuvvetleri daha da özellikle Donanma Komutanlığı ve Deniz Eğitim-Öğretim Komutanlığı cemaatin kontrolü altına alınacak…

***

Özü haklı olan ve bu yüzden millet tarafından desteklenen Ergenekon ve Balyoz davalarında araya sıkıştırılmış operasyonel kıyımlar yapıldığı artık herkesin malumu. HSYK'da cemaat kontrolü sağlandıktan sonra ise tek amacı adanmış cemaatçi askeri kadroların önünü açmak olan baştan sona sahte davaların kurgulandığını da aklı ve vicdanı yerinde herkes kabul ediyor artık...

***

İşte Askeri Casusluk adı altındaki davalar tamamen kurgulanmış bu sahte davaların şahikasıdır. Bu skandal davalarda özellikle de Bahriye'ye ve Donanma'ya kumpas kurulmuştur. TSK'nın en az personel ihtiva eden birimi olan Bahriye ordunun zayıf karnı olarak görülmüş ve oraya çalışılmıştır.Bu meseleyi özellikle yazmaya devam edeceğim…

***

Şimdi herkese ama özellikle Atatürkçülere şunu soruyorum:Derdiniz üzüm yemek mi bağcı dövmek mi? Adalet mücadelesi mi yoksa iktidar mücadelesi mi? Eğer adalet mücadelesiyse haksız yere yatan tüm askerlerin özgür kalması an meselesidir. Çünkü bu konuda bir toplumsal mutabakata en yakın olduğumuz dönemdeyiz.Ama aptalca davranılırsa bu mutabakat bozulur. O zaman AKP de hiçbirşey yapamaz. Kullanışlı aptal olmayın.Akıl ve sağduyu ile davranın…

***

Gelin dindarıyla seküleriyle Türk'üyle Kürd'üyle Alevi'siyle Sünni'siyle hatta bu işlere bulaşmamış cemaatçisiyle hep beraber bu kumpası göçertelim.Haksız yere yatanlar ailelerine kavuşsun... Bunu yapabiliriz. Gelin bu sefer ADALET ortak idealimiz olsun…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA