Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Eski Türkiye'nin faşist sanatçıları tasfiye olacak

Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığı bağlamında açıkladığı vizyon belgesi toplantısına katıldığı için sanatçılar linç ediliyor. Akıl almaz dışlamalara ve küfürlere maruz kalıyorlar. Sükûnetiyle ve bilgeliğiyle nam salan Orhan Gencebay bile artık isyan etti ve bu linç korosuna karşı sert bir çıkış yaptı...

***

Bu linç tablosu üzerine yıllar önce 2008'de yazdığım seri makalaler aklıma geldi... Bu ülkenin Faşist sanatçılar ülkesi olduğunu iddia etmiş ve sayısız kanıtla örneklendirmiştim bu iddiamı. Bunun üstüne oyuncu Nejat İşler şarkıcı Harun Tekin ve Nejat Yavaşoğulları ve bir de Slavoj Zizek Türkiye'ye geldiğinde çantacılığını yapan çakma akademisyen Bülent Somay bana cevaplar vermişti. Ruhundaki faşizmi dizginleyemeyen tekmeyle Somay sokakta beni görürse saldıracağını da yazmıştı. Eski Türkiye döneminden kalan bir hatıra işte...
***

Gerçekten de dünyanın hemen her yerinde sanatçılar genel olarak muhalif eğilimlere sahiptirler. Sanatçıların muhalif, ezberbozucu, sistem- karşıtı ve devrimci tavırlarından bahsedilir... Daha doğrusu öyle olmaları gerektiği, öyle olmalarının sanatçı olmanın temel şartlarından biri olduğu ifade edilir. Bu tür "muhaliflik" "sistem-karşıtlığı" gibi şeyleri takmayan popüler kültürün kimi figürlerine yönelik küçümseyici, aşağılayıcı ve kınayıcı bir dil kullanılır. O tür popüler isimlerin ucuz, basit, sabun köpüğü isimler olduğundan dem vurulur...
***

Bizim ülkemizde de buna benzer bir söylem ve ayrım var... Popüler kültür dünyası içinde kendi "sistem-karşıtı" ve "muhalif" fikirlerini hem sanatlarına hem genel konuşmalarına ve eylemlerine yansıtma iddiasında olan figürler var... Bazı değerli istisnaları hariç tutarsak bu tablo Türkiye için maalesef tamamen palavra. Türkiye'de kendince "sistemkarşıtı, muhalif ve solcu" tavırda olan sanatçılar genelde Batı'daki trendler öyle olduğu için, öyle olmanın iyi PR getireceğini hissettikleri için öyle olmuş kişiler. Dolayısıyla bu tavrın hiçbir sahiciliği yok. Hiçbir tutarlılığı ve omurgası olmayan oradan buradan duyulmuş şeylerin pastiş şeklinde bir araya getirilmesinden oluşmuş yalancı ve sahtekâr bir muhaliflik bu.
***

Dahası Türk sol geleneğinin İttihatçılıktan süzülmüş berbat söylemleri de "solcu ve muhalif olmam lazım" dürtüsündeki popüler kültür figürlerinin dünyasına süzgeçsiz şekilde transfer oluyor. Aslında ortalama Türk sanatçısının geldiği aile geleneği de genelde Kemalist olduğu için, bu feci söylemler onların zihninde verili olarak duruyor. Küçüklüğünden beri devletin okullarda ezberlettiği devletçi- milliyetçi söylemi hiç sorgulamadan üstünü "solculuk" sosuyla kamufle ettin mi, işte sana oluyor "muhalif ve sistemkarşıtı" Türk sanatçısı. Yani ortada klaksonundan başka her yerinden ses çıkan araba modeli gibi rezil kepaze bir "sanatçı" modeli var. İşte bu linç korosunu örgütleyen de genelde bu sanatçı tipleri.
***

Eski Türkiye artığı sanatçıların kendini yıllardır solcu, ilerici, demokrat olarak sunmuş birçok kilit figürü bariz biçimde faşist. Bu faşizmi görmemek için kör ya da aymaz olmak lazım. Öyle alt-metne inerek, Lacancı analizler yaparak ilk bakışta görülemeyen bir faşizmin ifşa edilmesi gibi bir şey yok ortada. Her şey açık ve net, en kaba saba haliyle önümüzde duruyor. Kör parmağım gözüne bir faşizm bu. Tiyatro çevresi bu açıdan diğer sanat çevrelerini bariz "sol"layan bir özelliğe sahip. Eski Türkiye ile beraber bu sanatçı modeli de tasfiye oluyor ve olacak. Yeni Türkiye'nin sanatçıları özgürlükçü ve demokrat olmak zorundalar.
Aksi halde toplum onları tasfiye edecek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA