Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ İBRAHİM ALTAY

Diren algoritma!

Bendenizin bir bakkal dükkanı var. Meşrubat firmalarından reklam ve eşantiyon alabilmek için dahiyane bir yöntem buldum.
Yöntem kısaca şu: Camekanlara 'ne ararsanız bende var' ilanları yapıştırdım.
Bu ilanlara göre... Dükkanda sadece bakliyat değil nakliyat işleri de yapılıyor. Tadilat ve tamirat... Halı, kilim ve beyaz eşya... İnşaat ve makyaj malzemeleri... Yazlıklar ve kışlıklar...
Aynı zamanda bir tür emlak danışmanıyım. Bunun yanı sıra adres tarif ediyor, fotokopi çekiyor, elbise ütülüyor, masaj hizmeti veriyor, adı bile duyulmamış ülkelere vize alıyorum. Hatta herkesi dinleyen bir dert babasıyım. Bir müşteri daha ne ister?
İnsanlar akın akın geliyor. Dükkanım dolup dolup taşıyor. Sonrası tabii ki hayal kırıklığı. İçeride üç beş parça bakkaliye ürününden başka bir şey yok.
Söylene söylene çıkıp gidiyorlar. Onlar gidince ilanları gören yeni müşteriler doluşuyor içeriye. Aradıklarını bulamasalar da bulduklarını alanlar oluyor elbette. Duvarlara astığım resimlere dalıp gidiyorlar.
Bütün bunlar yaşanırken pişkin bir tavırla sandalyemde oturup, kandırdığım insanları umursamaz bir nazarla izliyorum. Birazcık utanmasam memnuniyetimi gizlemeyecek, "Nereye gidiyorsunuz, biraz daha kalın" diyeceğim.
Neticede mühim olan insanları içeriye girmeye ikna etmek değil mi? Sayaç, kraldır. Hayal kırıklıklarından ve kızgınlıklardan kime ne? Başları boş verin, benim için ve dahi reklam verenler için önemli olan içeriye girip çıkan ayakların sayısıdır.
Bakkalım bakkal olmaktan çıkıyor çıkmasına ama böyle ucuz numaralarla da olsa dükkanımı bir cazibe merkezine dönüştürmeyi başarıyorum. Nitekim günün sonunda pazarlıklar numaratör üzerinden yapılacak.

Okuru yemlemek
"Nereye varmaya çalışıyorsun" dediğinizi duyar gibiyim. Açıklayayım... Eminim pek çoğunuz bu hikayedeki muhayyel beni ayıpladınız. Yaptığımı gayri ahlaki buldunuz. Benim bir üç kağıtçı olduğumu düşündünüz.
Peki, aynı şeyi memleketin anlı şanlı gazetelerinin yaptığını söylesem...
Pek çoğumuzun başına gelmiştir. "Bayram tatili kaç gün" ya da "Türkiye-İzlanda maçı saat kaçta, hangi kanalda" yazıp internette aramışızdır.
Karşımıza onlarca, hatta yüzlerce sayfa çıkar. Bu sayfalara girip bakarız. Önemlice bir kısmında aradığımız cevabın değil, sadece sorduğumuz sorunun bulunduğunu görürüz.
Karşımıza çıkan sayfalar şeytani bir güdüyle, merakımızı sömürmek üzere üretilmiştir. Sahte başlık, spot, metin ve etiketler yazılmıştır ki biz girip o sitenin tıklanma sayısını yükseltelim.
Bunun nedeni arama motorlarının kullandığı algoritma. Gazetelerin ve haber sitelerinin cin fikirli internet editörleri okurları kandırmak için arama algoritmalarını yanıltan yemler hazırlıyor. Önce, o günlerde ya da genelde insanlar hangi kelimeleri merak ediyor diye düşünüyorlar. Sonra o kelimelerden oluşan bir tuzak kuruyorlar. Kullanıcı tarlalarını gönüllerince ekip biçiyor, trafiği kendi sitelerine yönlendiriyorlar. Okuru manipüle ediyorlar.
Bu durumu fark eden Google geçtiğimiz hafta içinde bir uyarı tokadı attı. İki saatliğine de olsa bu tür yöntemleri kullanan siteleri engelledi.
Onlara link vermedi. Sevindirici olan, sabah.com. tr'nin bu kara listede olmamasıydı. Kutluyorum.
Google'ın dijital derebeyliğini tartışalım, amenna. Ama bu sahtekarlığa dikkat çekmesini ve yapanları deşifre etmesini de takdire şayan bulalım. Benzer bir hassasiyeti gazetelerin web sayfalarına sızan pornografik içerik için de göstermesini umalım. Artık yavaş yavaş tedavülden kalkan trafik satın alma olaylarına da el atsa hiç fena olmaz tabii.

Sistematik dolandırıcılık

Açık konuşmakta yarar var: Bu bir sistematik dolandırıcılık vakasıdır. Hakemi, oyuncuları ve seyircileri aldatmaya yönelik, kusurlu bir harekettir.
Madde madde özetleyelim:
Öncelikle bu, okura yapılmış büyük bir saygısızlık.
Okurlar, arama motorlarını ne kadar iyi kullanırlarsa kullansınlar bu tuzağa düşmekten kaçamıyor. Manipüle ediliyor, yanlış yönlendiriliyor, zaman ve güven kaybediyor, maddi çıkarlara alet ediliyor.
Bu tür yollara sapanlar, reklam veren algısıyla kendilerince dalga geçiyor.
Şöyle ki: Şirketler ya da ajansları reklam planlaması yaparken, sitelerin kaç kişi tarafından ziyaret edildiğine vs. bakarak karar veriyor. Karşılarına objektif olduğu iddia edilen listeler ve sıralamalar çıkıyor. Oysa bu listeler, anlattığımız örnekte olduğu gibi, sinsi taktiklerle şişirilmiş.
Tıklanma sayısıyla böbürlenme üzerine kurulu, kuralsız ve haksız bir rekabetin ürünü.
Ve nihayet bu, gazeteciliğe yapılmış zarif bir ihanettir.
Kötü gazeteciliktir demeyeceğim, çünkü gazetecilik bile değildir; bir tür kalpazanlıktır. Yani sahte haber üretme faaliyeti. Sadece o sitelerin değil, bir bütün olarak gazeteciliğin güvenilirliğini zedelemektedir. Sürdürülemez.
Kanaatimce bu tartışma en az demokrasi, fikir ve ifade özgürlüğü kadar önemlidir.
Gazetecilikte böylesi bir 'uyanıklığa' yer yok, olmamalı. Konu araştırılmalı, sorumlular bulunmalı ve papuçları dama atılmalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA