Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Belamı ararken

Bütün erkeklere bir amca nasihati: Hangi topa girerseniz girin, sakın kadınlarla feminizm tartışmasına girmeyin. Çünkü kadın üstünlüğüne inancınız ömrünüz boyunca somut kanıtlarla sicilinize işlenmiş olsa bile, bir ayrıntıda görüş ayrılığı belirtince başınıza dert açılır.
Ama ben ara sıra belamı ararım. Bugün o topa gireceğim.

***
Farklılık ile eşitsizlik apayrı kavramlar olduğu halde sık sık karıştırılır.
Diyelim iki oğlunuz var. Ali düşünce oyunlarına meraklı, Veli sporcu. Doğum günlerinde birine satranç tahtası, ötekine boks eldiveni almışsınız. Ali'yı hımbıl, Veli'yi aptal saydığınız, yani birine ötekinden fazla değer verdiğiniz anlamı çıkar mı bundan? Tersine, ikisini de aynı derecede sevdiğiniz için farklı özelliklerine eşit değer veriyorsunuz demektir.
Karşı cinsten en akıllı insanlara bile hiçbir zaman kabul ettiremedim ve ettiremiyorum bu basit gerçeği.
Kitaplarını okuduğum ruhbilim uzmanlarının hemen hepsi EQ dedikleri duygusal zekâ ile birleşebilen IQ adlı düz zekânın kuru IQ'dan daha etkili ve başarılı olduğunu söylüyorlar. EQ zenginliği açısından kadınların erkekleri solladığı ise besbelli.
Bunu daha gençken fark ettiğim için binlerce yazıda, düzinelerce oyunda ve birkaç romanda "Dünyayı kadınlar yönetmeli" tezini savundum. Kendimi tescilli feminist sayıyorum yani.
Koskoca bir üniversitenin mütevelli heyet başkanlığını ustaca ve zarif bir insancıllıkla yürüttüğü için beğendiğim, kızım gibi de sevdiğim bir genç kadın var: Bahar Günver. Aynı okuldan mezunuz; her konuda aynı frekanstayız.
Gelgelelim geçenlerde onunla konuşurken bir öğretim görevlisinin kuru mantık gerektiren uzmanlık alanındaki başarısını övmek için söze "Kadın olduğu halde" diye başladım. Bir tepki gösterdi ki...
"Aşk olsun Refik Bey! Ne demek şimdi bu?"
Feministlik sicilimi gündeme getirmek hiç işe yaramadı.
Aslında alışığım o konuda beraat edememeye. Yıllarca önce de bir röportajcının sorusunu yanıtlarken doğruyu söyleme ile ikiyüzlülük etme arasında seçim yapmak zorunda kaldım. Başıma geleceği bile bile birinci şıkkı seçtim. Bugün de arkasında duruyorum söylediğimin.
Cinsel alanda erkek sadakati ile kadın sadakati aynı ağırlıkta değildir. Dölleyebildiği kadar döllemeye doğa tarafından programlanmış olduğu için, erkeğin o içgüdüsünü dizginlemesi daha zordur. Ama hemen şunu ekledim:
"Erkek içinden geleni yapsın demek istemiyorum. Doğayı aşsın, kendini frenlesin. Yalnız, başarısı doğal sayılmasın, bir küçük aferine layık görülsün."
Ek para etmedi. Basında kadın yazarların yaylım ateşi sonucunda adım biyolojik maçoya çıktı.

***
Bugünlerde Başbakan suç ortağım durumunda. Açılım toplantısı yaparken söylediği "Kadınerkek eşitliğine inanmıyorum" sözü cins-i latifi düşük değerli görme anlamında yorumlanmakta.
Recep Tayyip Erdoğan hakkında ne düşünürseniz düşünün, kendisini acemi politikacı saymazsınız herhalde. Bir oy derleme ustasının destek istemek için topladığı insanlara hakaret amacıyla konuştuğuna inanılmaz. Niyetinin kadınlarla erkeklerin özelliklerindeki farklılığı belirtmek olduğu çok daha akla yakın. Hemen yandaşlık yakıştırılmasın diye, ona da bir eleştiri notu:
Gerçekçi dinimizde erkeğin çokeşlilik yatkınlığına hoşgörüyle yaklaşıldığı halde, kasetzede bir liderin olayına niçin çok ağır eleştiriler yöneltmişti? (Sırf ihtiyatsızlığı kınıyorsa, diyeceğim yok.)
Marifetimi gördünüz mü? Tek yazıya iktidarı da, muhalefeti de, kadınları da, erkeklerin bir bölümünü de içerletecek lafları sığdırdım!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA