Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Bir şeylerin nedeni

Necmettin Erbakan ile Mustafa Kemal arasında benzerlik var mıydı?
Her şeyi değerlendirirken insanların din konusuna yaklaşımını tek kıstas kabul ediyorsanız, bu soruyu bunama belirtisi sayabilirsiniz.
Ama başka ölçütleri de hesaba katmak görüş açımızı genişletir.
Adlarının yan yana gelmesinin bile kimilerince yadırganacağı o kişilerin ikisi de kamuoyuna egemen olan düşünce akımlarına karşı gelmiş, doğruluğuna inandıkları yönde ömür boyu sebat göstermiş, çevrelerini örgütleyip hedefe yöneltebilmişlerdi.
Kişisel özelliklere ilişkin konular bunlar. Asıl önemlisi çağımızın rotasını etkileyen temel çizgideki ortak nokta.
Erbakan'ın en ateşli hasımları onu yererken ne derlerse desinler, Batıcı olduğunu söyleyemezler. Doğu'nun ürünü, onun uğradığı haksızlıkların düşmanıydı.
Temelde dünya görüşüm Hoca'nınkinin karşıtı. Ama o özelliği kendisini saygıyla anmama yetiyor.

***

Dünya Kaddafi ile uğraşıyor. "Ne kendi etti rahat, ne halka verdi huzur, yıkıldı gitti dünyadan, dayansın ehl-i kubûr" diyeceğimiz güne kadar da tepkiler ve lanetler yağacak tepesine.
O gün yakın. Ölmüş değilse de yerde debelenmekte olan eşeği tekmelemek gibi bir şey eli tüfekli, kafası hunili diktatörü ayıplamak. Siz ayıp arıyorsanız pek demokratik, pek ahlaklı, pek zarif çevrelerde ellerinde kokteyl kadehleriyle borsa konuşmakta olan centilmenlerin hesaplarına bakın.
Batı'nın dünyada en saygı gören yerleri ne parlamentolardır, ne fabrikalar, ne de katedraller. İlim ve irfan ocağı sayılan üniversitelerdir.
Ekonomi bilimi alanında onların bir numaralısı diye ünlenmiş London School of Economics 1895 yılında, aralarında Bernard Shaw'un da bulunduğu sosyalistler tarafından kuruldu. O alanda dünyanın en büyük kütüphanesinin sahibi (yaklaşık 5 milyon kitap). Yıllık geliri 200 küsur milyon sterlin. Girmesi en zor üniversitelerden biri.
Mezunları arasında Nobel kazanmış 16 uzman var. Sınıflarından kimler gelip geçmemiş ki! İngiltere başbakanı Attlee, Amerika Cumhurbaşkanı Kennedy, İtalya Başbakanı ve Avrupa Birliği Komisyonu başkanı Prodi, Danimarka Kraliçesi Margrethe II, Kanada Başbakanı Trudeau, Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, hatta bizim Kemal Derviş'imiz.
Üniversitenin bir de dünyaca ünlü düsturu var: "Rerum cognoscere causes". ("Her şeyin nedenini anlamak").
Tanıdınız bu Batı mabedini. Şimdi bir şeyin nedenini anlayalım.
***

Kaddafi'nin "Her şeyi yakarız" diye tehdit püsküren oğlu Seyfilislam'ın o üniversitede doktora yapıp "Dr." olduğu biliniyor.
Bilimden alabildiğine uzak kafalı delikanlıyı yakından tanıyanlar bunu nasıl başardığına akıl erdirememişlerdi.
Şimdi anlaşıldı mucizenin sırrı. Libya'da onun yönetiminde bir Kaddafi Uluslararası Hayırseverlik ve Gelişim Vakfı varmış.
Üniversiteye bir buçuk milyon sterlinlik bağış sözü vermiş.
Doktora tezinin başlığı "Küresel Yönetim Kurumlarının Demokratikleşmesinde Sivil Toplumun Rolü". Girişindeki özet de şöyle başlıyor: "Tezimin özü insan haklarının tanınmasıyla Toplu Yönetim kavramının küresel düzende daha demokratik ve ahlak açısından daha adil bir sistem geliştirme potansiyelinin araştırılmasıdır."
Güldünüz mü? Kundakçının itfaiyeciliği bana kahkaha attırdı.
***

Ama, Sezar'ın hakkı Sezar'a. Sömürü, katakulli, riya barındıran Batı kendi antitezini de içeriyor. Orada her şeyin nedeninin anlaşılmasını sağlayan güçler yok değil.
Karanlık ruhlu Nixon'un ipliğini pazara iki namuslu ve becerikli gazeteci çıkarmıştı.
İngiltere'nin göz bebeği üniversitenin açığını da İngiliz dergisi Economist yakaladı.
Temel yaklaşımını paylaşmadığım Erbakan Hoca'nın Doğucu haysiyetini saygıyla andığım gibi, kapitalizm sözcüsü derginin profesyonel dürüstlüğünü yürekten alkışlıyorum. Darısı hepimizin başına!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA