Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Bir 2023 dileği

Paraya her şeyden çok değer verilmesini ayıplar görünürüz. Dilimizde para düşkünü, para canlısı, paragöz gibi deyimler insanları kınarken kullanılan sözlerdir. Ama gerçek yaşantıdaki tutumumuz o değer yargısına ne kadar uymakta?
Basit bir testten geçirin kendinizi. Lütfen gerçekçi davranarak!
Gelinlik kızınız var. Üç kısmet çıkıyor. Biri züğürt müzik virtüözü. İkincisi orta halli bir parlak doçent. Üçüncüsü aylağın teki, ancak trilyonluk mirasa konmuş. Hangisine verirsiniz kızı?
Dürüst yanıtınız sizin için sanat ya da bilimin en geçerli değer olduğunu kanıtlıyorsa bravo! Ama nüfusumuzun büyük bölümünde üçüncü seçeneğin ağır basacağını tahmin etmek fesatlık olmaz herhalde.
Önceki gün Mimar Sinan Koleji'nde ilginç bir sempozyum vardı o konuda. Aralarında jinekoloji duayeni Selçuk Erez'in de bulunduğu çeşitli alan uzmanları günümüz Türk toplumunun değerler tablosunu derinlemesine tartıştılar. Çekilen röntgen şunu gösterdi:
En çok paraya önem vermekle, o gücü elinde bulunduranları baş tacı etmekle, iki yüzlü davranıp paragözlüğümüzü gizlemekle kalmıyor, bu değer çarpıklığını yeni kuşaklara da aşılıyoruz.

***

Jacqueline Kennedy hem Amerika Cumhurbaşkanı'nın, hem en güçlü ve en renkli iş adamlarından birinin eşi olmuş, ömrünü bir insanı imrendirebilecek bütün nimetlerle doldurabilmiş bir kadındı. Çok doğru şeyler söylediği de olmuştu. Ama bir sözü kulağıma küpedir:
"Çocuklarını doğru dürüst yetiştiremiyorsan, geriye ne kalır?"
Hiçbir şey kalmaz. Çünkü siz, ben, biz bugün varız. Yarın yokuz. Dünya şimdiki çocuklara kalacak. Onlar adam gibi yetişmemişlerse, içinde yaşanmaya değer bir yer olur mu şu gezegen?
Bugün de pek değil zaten. Şimdiki pespayeliğinden kurtulur mu demek daha doğru.
Peki, adam gibi yetişmekten kasıt ne? İnsanca değerlere sahip olmak ve onlara uyarak yaşayabilmek.
Jacqueline'in o sözü bireylere söylenmişti, ama genelde de geçerlidir. Yazık ki biz toplum olarak çuvallıyor, çocuklarımızı doğru dürüst yetiştiremiyoruz.
Başbakan'ın 2023 vaatlerini dinlemek hoş. Çoğunun gerçekleşebileceğine de inanıyorum. Şu olacak, bu olacak, ülke yeni "gelişmişlik" belirtileriyle donanacak. Ama nasıl insanlar yaşayacak 2023 Türkiye'sinde? Biraz daha gelişmiş kişiler mi?
Buna olumlu yanıt sağlamak tek kişinin değil, toplumun işi.
***

Mehmet Barlas da dün harika bir söz aktardı. Bir toplantıda "TÜ- SİAD'ın ağır toplarından biri" eleştiriler sıralayınca rahmetli Özal kürsüye çıkıp şöyle demiş:
"Sizlerin bir kuşak önceniz esnaftı. Dünün bakkal veya aktar çocuklarının bugün kendinizi Türkiye'nin hakim sınıfı veya aristokrasisi gibi sunmanızı kabul etmek mümkün değildir."
Malum, bizde aristokrasi yok. Ama olsa bile topluma tepeden bakmasına katlanılamazdı.
(Bir İngiliz düşünürünün aristokrat tanımlaması: "Aynı salak suratın onuncu mirasçısı.")
Hele esnaf çocuk ve torunlarının "hakim sınıf" tavrı takınmaları, eğreti Batı kılıklarına bürünüp görgüsüz "sosyete" tüneklerinden Anadolu'ya burun kıvırmaları, gerçekte onların hizmetinde bulunduğu halde "ilerici" geçinen basın uzantılarının da ahaliye sürekli hakaret etmeleri hiç ama hiç çekilmez oluyor.
Ben görmeyeceğim tabii. Siz kurtulmaya bakın 2023'ten önce bu terslikler ve teresliklerden de.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA