Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Büyükelçi (2)

Uçanla kaçanın bile elinden kurtulamadığı acar muhabirimiz Bilge Eser, "Küba Büyükelçisi odanıza uğrayıp selam vermek istiyor" deyince, "Kısmetimiz diplomatlardan açıldı" diye düşündüm.
Ekselans Jorge Quesada Concepcion gülerek geldi. Hoş-beşten sonra konuya girdim: "Küba, kardeşler demokrasisinin öncü örneklerinden birini oluşturuyor..."
Yüzüne anlamamış gibi bir ifade çökünce birkaç örnek sıraladım: "Lech-Jaroslaw Kaczynki, George-Jeb Bush, John-Robert-Ted Kennedy, NevazŞahbaz Şerif. Ve tabii Fidel-Raul Castro..."
Sonra gönlünü aldım: "Fidel Castro'dan sonra geçiş dönemi için Raul Castro'dan iyisi bulunamazdı."
Rahatladı, "Neden" diye sordu. Yanıtladım: "İnsani duyguları çok yüksek, yitirdiği eşinin acısı hâlâ yüreğini yakıyor. Halka daha yakın. Dünyaya da daha açık..."
Sordu: "Küba'daki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" (Not: Fidel Castro geçenlerde Amerikalı gazeteci Jeffrey Goldberg'e verdiği demeçte, "Küba modeli artık Küba için bile bir işe yaramıyor" dedi. Ve hemen ardından Raul Castro, rejimi, özellikle de ekonomiyi liberalleştirmek için düğmeye bastı: 2011 Mart'ına kadar kamuda çalışan 4.5 milyon kişiden 500 bininin işine son verilecek. 124 iş kolu veya meslek özel sektöre açılacak. Daha doğrusu 124 mesleği insanlar artık kendi dükkanlarını açarak icra edebilecekler. Birkaçını sayayım: Elektrik tesisatçılığı, musluk tamirciliği, fotoğrafçılık, ayakkabı boyacılığı, badanacılık, bahçıvanlık, musluk tamirciliği, tercümanlık, saat tamirciliği, ayakkabı tamirciliği, berberlik, su taşıyıcılığı, şemsiye tamirciliği, katırcılık. Hayır, hayır, yanlış okumadınız, bugüne kadar devlet tekelinde olan katır yetiştiriciliği ve katırla yük taşımacılığı da artık özel sektöre açılıyor!)
Bu nottan sonra Büyükelçi Jorge Quesada Concepcion'un "Küba'daki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna verdiğim cevaba geçebiliriz: "Çağın koşullarına ve gerçeklerine direnmekten vazgeçmek güzel bir şey. Zaten bu liberalleşme adımlarını atmazsanız, kaderiniz veya sonunuz Kuzey Kore gibi olur." (Not: "Yani paranoyak, halkını insan yerine koymayan bir rejim" diye eklemedim ama verdiğim örnekle ne demek istediğimi anladı.)
Büyükelçi cevaptan hoşnut sorularına devam etti: "Küba'nın sizde nasıl bir imajı var?"
Cevabım: "Hollywood dekorları gibi bir ülke...Önü başka, arkası başka."
Zıpladı, "Nasıl yani?"
- Bir vitrininiz var; rejimin başarılarının yansıtıldığı, bir de vitrinin arka tarafı.
- Olamaz, nereden biliyorsunuz?
- Daha iki ay önce bir muhabirim oradaydı. Dönüşünde toprağı öptü, hastalık kapmadan gelebildiği için. Kaldığı otelde sabun bile yokmuş...
- Bazı ihtiyaç maddelerini tam olarak karşılayamıyorsak, bu kendi yağımızla kavrulmak kararlılığımızdan geliyor.
- Ama kavrulduğunuz kendi yağınızdan bile sabun üretebilirsiniz!
"Bu benzetmeyi de, yaklaşımı da asla kabul edemem" dedi. Sesi neredeyse yükselmek üzereydi.
Eh, oldu olacak, bir atış daha yapayım: "On yıllar boyunca Latin Amerika'ya, başta Angola olmak üzere Afrika ülkelerine doktor, eğitmen, danışman yolladınız. Ücretsiz olarak. Sosyalizmi sempatik göstermek için. O ülkelerin hepsi de sonunda kapitalist rejimi seçti. Zaten kıt olan kaynaklarınızı böyle hayalci projelerle çar-çur ettiğinize pişman mısınız?"
Mırın-kırın etti ama cevaplamadı. Ayrılmak için ayağa kalktığında aklı hâlâ "Hollywood dekoru" benzetmemdeydi. "Bir daha söyleyeyim; bu benzetmeyi asla kabul edemem" dedi, sesi bir perde yukarda.
İçimden "Anlaşılan 12'den vurdum" diye kıs kıs güldüm ve Büyükelçi Jorge Quesada Concepcion'u "Daha mutlu, daha zengin bir Küba" dileğimle uğurladım. "Daha özgür" diye ekleyecektim ama zaten yeterince damarına bastığım için vazgeçtim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA