Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Özelleştirmenin bütçeye etkisi

Özelleştirme ekonomide devletin payını her alanda azaltarak, o ülkede demokrasinin güçlenmesini sağlar. Devlet otel, motel, lokanta işletmekten kurtulur. Ayakkabı, içki üretmeyi bırakır. Ulaşım, elektrik üretimi ve dağıtımı gibi hizmetleri özel şirketlere yaptırır. Böylece kendisi devlet gibi devlet olur ve yargı, güvenlik, eğitim, sağlık gibi asli görevleri üzerine yoğunlaşır. Bu yolla kamu kaynakları daha etkin kullanılır, bütçe açıkları azalır, vatandaşın vergi yükü gerilediği için o ülkede refah seviyesi yükselir.
Özelleştirmenin bütçeye etkisi çok önemlidir. Mesela bu hafta başında yapılan elektrik dağıtım tesislerinin işletme haklarının özelleştirilmesi ihalesinin 2010 ve daha sonraki yıların bütçe açıklarının kapanmasında önemli katkısı olacak. Çünkü 2010 bütçesinde özelleştirme gelirleri 10.4 milyar lira olarak tahmin edilmişti. Ama yapılan son özelleştirme ihalelerinin sonuçları, gelir tahminlerini fazlasıyla aştı. Bu yıl tahsil edilen 945 milyon dolar ve tahakkuk eden 9.1 milyar dolarla birlikte toplam özelleştirme geliri 15.5 milyar liraya ulaştı.
Ayrıca yıl sonuna kadar yapılacak Başkent doğalgaz, akarsu santralleri, İskenderun Limanı, İstanbul Anadolu yakası, Toroslar ve Akdeniz elektrik dağıtım özelleştirilmelerinden de toplam 7.5 milyar dolar ek gelir elde edilebilir. Böylece bu yıl toplam özelleştirme geliri 27 milyar liraya ulaşabilir. Bu tutarda gelirin tahsil edilmesi halinde, 2010'da 50 milyar lira olarak hedeflenen bütçe açığının büyük kısmı, ek 17 milyar liralık özelleştirme geliriyle finanse edilmiş olur. Dolayısıyla kamu maliyesine, önümüzdeki yıl bütçelerini de destekleyecek önemli bir ek gelir olanağı sağlanır.
Peki Türkiye'de daha ne kadar özelleştirme yapılabilir? Halen çaydan şekere, bankalardan şans oyunlarına, köprülerden otoyollara, madenlerden gaz dağıtımına kadar pek çok tesisi devlet işletiyor bu ülkede. Söz konusu tesislerin özelleştirilmesinden 70 milyar dolar daha ek özelleştirme geliri elde edilebilir. Toplam özelleştirme gelirleri İtalya'daki gibi 120 milyar dolara ulaşabilir.
Tabii bütün bu fırsatlar, özelleştirmeler engellenmezse yakalanabilir. Bazıları, özelleştirme uygulamalarında kamu yararı bulunmadığını vurguluyor. Bu asla doğru değil. 1980'lerin sonunda yapılan havayolu özelleştirilmesini hatırlayın. Havayollarının özelleştirilmesi bilet fiyatlarını ucuzlattı artık herkes uçakla seyahat edebiliyor. Halbuki özelleştirilmeden önce uçağa sadece en zengin sınıf biniyordu ve maaşları fakir halkın vergisiyle ödenen "devlet memurları", zenginlere uçaklarda çay, kahve ve zeytinyağlı dolma servisi yapıyorlardı.
Özelleştirmenin kamuya yararlı olduğuna dair diğer örnek, radyo ve televizyonların özelleştirilmeleriyle ortaya çıkan haber özgürlüğünde görüldü. Tek kanallı devlet televizyonundan çok kanallı özel televizyonlara geçilince, herkes, Türkiye'nin dışında neler olup bittiğini gördü. Bizi bizle mukayese ederek yanıltan politikacıların devri böylece kapandı. Ayrıca binlerce radyo ve televizyon pek çok insana yeni iş alanı açtı.
Mesela çimentoda da benzer imkânlar yaşandı. Çimento fabrikalarının özelleştirilmesini durdurmak için mahkemelere giden dönemin muhalifleri Süleyman Demirel ve Erdal İnönü ikilisi, iktidar olduklarında, mahkemenin verdiği iptal kararını, aldıkları bir gizli Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya sokmadılar. Çimento üretimi özelleştirildikten sonra hızla yükseldi ve fiyatı ucuzladı.
Anlayacağınız piyasa için özel mal ve hizmet üreten tesisler özelleştiğinde bunun yararı önce kamuya oluyor. O tesisler, devlet mülkiyetinde kaldığında ise sadece devlet rantlarıyla geçinenlere fayda sağlıyor. Dolayısıyla "kamu yararı" kavramının ne anlama geldiğini doğru analiz etmekte fayda var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA