Babaanne
ziyareti sonrası otobüse atlamış müzik dinliyordum. Kuzguncuk'a yaklaştığında mangal kokusu otobüsün içini sardı. Karnımın acıktığını o an hissettim. Otobüsten inip adeta kokuyu takip ettim ve gözlerime inanamadım. Aileler mangalı ve çaydanlığı kaptığı gibi gelmişler Kuzguncuk sahiline. Haksız da sayılmazlar baba mangalı yellerken, anne sofrayı hazırlıyor, çocuklar da yüzüyordu. Hem de Boğaz manzarasına karşı! Yorgunluğumu atmak için bir köşeye oturdum. Arkamdaki kalabalık aile beni öyle yalnız başıma oturmuş etrafı seyrederken görünce, sofrasına davet etti. Domates, peynir, ızgara etler, içecekler ne ararsanız var. Ben mahcup olduğum için iki lokma alıp gitmek isterken kolumdan tuttukları gibi yerime oturttular. Hanife abla "Otur kız! Daha ne yedin ki?" dedi, koydu önüme iki koca parça tavuğu. Onların pazar neşesi buymuş. Üsküdar'ın yukarısında oturuyorlarmış. Yemekler bitince, ızgaranın üzerine demlik kondu bu sefer Boğaz'a karşı en demlisinden çay içmeye başladık. Güler yüzlü Hanife abla "Normalde böyle manzaralı bir yerde bu kadar kişi yemek adamı iflas ettirir. Boşuna İstanbul'da oturmuyoruz" dedi. Aklıma yatmadı değil! Teşekkür ederek ayrıldım yanlarından.
YEMEKTEN SONRA UYKU SEFASI
Deniz akıntılı ama yüzenler korkusuz. Benim ödüm patladı çocuklara bir şey olur diye, olmadı. Bir ufaklık adı Kemal. Gidiyor annesinin yanına bir lokma alıyor sonra koşarak denize atlıyordu. "Korkmuyor musun?" diye sordum, "Neden korkacakmışım 10 yaşına geldim!" dedi ve fırladı yine denize. Kuzguncuk sahilinin bir kısmı piknik yapanlarla bir kısmı da deniz sefası yapanlarla dolmuş. Aslında düşününce çok uygun fiyata geliyor. Kaç kişi giderseniz gidin masraf değişmiyor. Burada yapılacak etkinlikler de çok. Mesela yüzme bilmeyen çocuklar çocuk parkında oynuyordu. Bazısı et masrafına girmektense sahilde balık tutup, tutuklarını pişiriyordu. Balık tutanları izlerken fark ettim ki en çok balığı ben konuşmak istediğim haldi, konuşmak istemeyen abla tutuyordu. Her seferinde en az üç balık vardı oltasında. Çok hoşuma gitti, ben de bir olta kiraladım 7 liraya. Yarım saat durdum, sıcaktan tam baygınlık geçirecekken olta hareketlendi. Büyük bir heyecanla çektim oltayı ama çıka çıka ufak bir kaya balığı çıktı. O da zaten ızgara yaplmazmış, ancak çorbada kullanılıyormuş. Pes edip dolaşmaya devam ettim. Kimileri masa ve kamp sandalyesi getirmiş yanlarında. Sandalyesi olmayan ufak bir halı ve yastık getirmiş. Bir taraf sahil, bir tarafı işlek gürültülü bir cadde olmasına rağmen karnını doyuranlar ağaç altında uyuyordu. Özenmedim değil. "İstanbul'da günü birlik tatil yapmak mümkün mü?" diye düşünenler varsa hafta sonları Kuzguncuk sahiline gidebilir.