Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Havada kalan devemiz

Türkiye deve gibi bir ülke mi? Neresinin eğri olduğu sorusunu "Nerem doğru ki?" diye yanıtlayan deveden esinlenerek soruyorum. Birkaç cümlelik tek habere kaç yamukluk sığabileceği konusunda uluslararası yarışma açılsa korkarım ipi göğüsleriz. İşte haber: "Gasp suçlarından 50 yıl hapis cezası aldıktan sonra, bir başka suçtan 5 yıldan beri duruşması süren 22 yaşındaki Mahmut Bilgin, Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde 10 yıl daha ceza alınca, kelepçesiz olmasından yararlanarak jandarmanın elinden kaptığı silahta şarjör bulunmadığını gördü, dipçiğiyle kırdığı pencere camının bir parçasını başka bir gencin gırtlağına dayadı, rehineyi bırakmaya dört saatte ikna edilebildi." Hani altında "Bu resimdeki yedi yanlışı bulun," yazılı görüntü bilmeceleri vardır. Bakar, bakar, "Tavuk üç ayaklı, uçak tepetaklak, adamın kravatı ensesinde," falan dersiniz. O tür terslik koleksiyonu haberciklerimizi ayrıntılarının üstünde hiç durmadan okuyup geçiyoruz her gün. Şimdi öyle yapmayıp düşünelim: Çocuk olur mu 22 yaşındaki adam? Zaten 'Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi' olur mu? 'Çocuk' kavramıyla 'ağır ceza' uygulamasının bir arada düşünülmesi çağımızın pedagoji anlayışına ne kadar uyuyor? Bu kişi beş yıl önce, yani 17 yaşındayken -adam öldürme değil, gasp suçlarından- 50 yıl hapis cezası almış. Pek çok trilyonluk vurgun suçlusunun şu ya da bu yoldan 'sıyırıp' dünya cennetlerinde keyif çatmasını önleyemeyen ceza yasalarımıza biraz insaf katmak gerekmez mi? Bir davanın beş yıl sürmesi normal karşılanıyor. (Hülya Avşar'ınki de yedi yıl sürdü.) Gecikmiş adaletin adalet olmadığı sözü havada. Jandarmanın silahı boş. O sırada orada bir terör saldırısı ya da çok tehlikeli bir başka olay patlak verse, müdahale edemeyecek. Topluma büyük tehlike oluşturduğuna inanıldığı için 60 yıl hapsedilmesine karar verilmiş bir suçlu, mahkeme çıkışında kelepçesiz! Bir jandarma eri o suçluya kaptırıyor silahını. Adam silahı evirip çeviriyor, boş olduğunu görüyor, gidip dipçiğiyle pencere camı kırıyor, başka bir gence yanaşıyor, boğazına kırık dayıyor. Çevreye toplananlar -pek çok güvenlik görevlisi dahil- dört saat boyunca hiçbir şey yapamayıp olayın seyrine bakıyorlar. Nasıl eğitim görmüş bu görevliler? Belki "Memlekette daha neler oluyor, ayrıntıları bu kadar önemseme," dersiniz. Öyleyse yaşamın ayrıntılardan oluştuğu sözü de havada ülkemizde! İnsan doğasında pek çok olumlu özellik var. En yararlısı her konuda doğru ölçüyü bulabilmektir. O olmayınca en hoş görünen yatkınlık bile zararlı sonuçlara yol açabilir. Örneğin acıyabilmek insancıllık gereğidir. Bir haksızlık kurbanına acıyıp yardım ederseniz iyi bir iş yapmış olursunuz. Ama cezaevindeki sübyancıyı tedavi etmeden sokağa salarsanız, çocukları tehlikeye atarsınız. Obama'nın gazeteciyle konuşurken kendisine musallat olan bir sineği avlayışını ekranda izleyince "Nişancılığı tamam ama Budistleri kızdıracak," diye düşündüm. (Onların sofuları hangi nedenle olursa olsun can alınmasına karşı çıkarlar.) Tepki Budistlerden önce bizim hayvanseverlerden geldi. "Küçük büyük, sevimli sevimsiz ayırt etmeden," tüm canlıların haklarını savunduğunu söyleyen bir profesörümüz "Obama ümitlerimizi suya düşürdü, daha merhametli olduğunu sanıyorduk," dedi. Rahmetli Ecevit'le "Karınca ezmez," diye dalga geçilirdi. Onu sollamış görünen bilim adamımızın sinekseverlik mertebesindeki şefkatini alkışlarım. Ancak bilim, ölçü demektir. Merhametin sınırını nereden geçirdiğini merak ettim. Afrika'da milyonlarca çocuk sıtmadan ölüyor. Onları korumak için sivrisinekleri avlamak şart. Sayın profesör onlara da acıyor mu acaba? Çocuklara acımıyor mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA