Kadifekale
Kadifekale, Tepekule'deki eski İzmir (Smyrna) dışında, kentin Pagos'ta (Kadife Dağı) yeniden kurulduğu alandır.
M.Ö. 4. yüzyılda kurulan kentten bugüne değin varlıklarını sürdüren Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait kalıntılar vardır. İzmir'in ve körfezin kuşbaşı seyir noktası olan Kadifekale, şehrin güneyinde 186 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir. Eski adı Pagos olan Kadifekale'de yaşayan Amazon kadınlarının, dağın eteklerinden Meles Çayı kıyalarına indikleri, hakimiyetlerini uzun yıllar sürdürdükleri rivayet edilmektedir. Büyük İskender'in generallerinden Lysmachos tarafından yaptırılan kalede halen bu döneme ait kalıntılara rastlanmakta, Bizans dönemine ait sarnıçlar bulunmaktadır.Bu kale şuan yıkık dökük bir yer olarak yolunda elişi yapan kadınlar pliklerle çanta,cep telefonu kılıfı,seccade... gibi örnekler yapıp satılmaktadır.
Kızkalesi
Erdemli'nin önemli turizm merkezi olan Kızkalesi, Erdemli'ye 23, Mersin'e 60 km mesafededir. Özellikle yaz aylarında büyük bir canlılığın yaşandığı kasabaya, ulaşım minibüslerle sağlanmaktadır. Kasabada taşıma kooperatifi olduğu için ulaşım problemi yoktur. Günün her anında Mersin ve Silifke'ye ulaşmak mümkündür.
Kızkalesi, tarih içinde Seleukoslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar'ın hakimiyetinde kalmış önemli bir yerleşim bölgesidir. Yapılan ilk kazılarda buraya ilk yerleşimin MÖ. 4. yüzyıla ait olduğunu gösteriyor. Ünlü tarihçi Herodot, bu şehri Georges adında Kıbrıslı bir prensin kurduğunu yazar. Milattan sonra 72 yılında Roma hakimiyetine giren Kızkalesi, 450 yıl Roma yönetimine bağlı kalmıştır. Bu dönemde zeytincilikte büyük bir gelişme göstermiş ve zeytin yağı ihraç merkezi olmuştur. Bizanslılar döneminde Arap saldırılarına karşı çevresi surlarla çevrilmiştir. Önemli bir ticaret limanı olan Kızkalesi, 1448 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından ele geçirilmiş ve yeniden imar edilmiştir. Cem Sultan, 1482 yılında, Rodos Şövalyeleri'nin yolladığı gemiye binmeden önce bir süre burada kalmıştır.
Kızkalesi'nin Efsanesi
Kızı yeni doğunca oralarda adet olduğu gibi küçük kızını kahine götüren kral, kızının 19 yaşına gelince bir yılan tarafından sokularak öldürüleceğini öğrenir. Bunu önlemek için de denizin ortasına bir kale yaptırır ve kızını orada tutar. Kız 19 yaşına gelince kalede şenliker verilir. Bu şenliğe davetli bir köylü kadın da bağında yetişen nefis üzümlerden bir sepet hediye götürür. Fakat dalgınlığından sepetin içine giren yılanı görmez. Prenses üzümü çok sevmektedir. Herkes gittiğinde yemek üzere üzüm sepetini odasına gönderir. Herkes gittiğinde odasına çıkan kız üzüm yemeye başlar ve yılan kızı sokarak öldürür.Sonra kızı mezara gömerler.
Simena Kalesi
Kale Köyü eski Simena antik kenti üzerine kurulmuştur. Bulunan yazıtlardan kentin tarihini M.Ö. IV. yüzyıla kadar indirebiliyoruz.
Simena Kalesi Orta Çağ'da kullanılmıştır. Orta Çağ surlarının oluşturduğu iç kalede, kalıntıları birkaç bloktan ibaret olan bir tapınak ile bu tapınakla irtibatlı bir stoada yer almıştır.
Ayrıca yine kale içinde, doğal kayaya oyulmuş 7 oturma sırası ile 300 kişilik bir tiyatro yer alır ki bu, Lykia şehirleri içinde en küçük tiyatrodur. Kaya mezarının üzerinde, düzgün bloklardan oluşan Roma Devri duvarı ve onun üzerinde de mazgalları ile geç devir suru vardır. Burada aynı anda üç ayrı devir görmek mümkündür. Kıyıda, harap durumdaki hamamın kitabesinde "Aperlai halkı ile meclisi ile birliğin diğer şehirleri tarafından İmparator Titus'a armağan edilmiştir" ibaresi bulunur.
İkisi ev tipi mezar olmak üzere burada birçok mezar görülmektedir.
Kulenin kuzeyinde kalan ev tipi mezarda Lykia dilinde yazıt dikkati çeker. Kale'den Üçağız'a bakıldığında, buranın ne kadar emniyetli bir doğal liman olduğu görülür.
Çeşme Kalesi
Çeşme'nin en çok ziyaret edilen tarihi eseri II. Beyazıt'ın yaptırdığı kale bugün müze olarak kullanılmaktadır. Çeşme kalesi ise, 1508 yılında Osmanlı Padişahı II. Beyazıt tarafından, Aydın Valisi Mir Haydar aracılığıyla, Mimar Ahmet oğlu Mehmet'e yaptırılmıştır. Kalenin ilk inşaatı tam deniz kıyısına yapılmıştır. Ancak, sonraki yıllarda denizin doldurulması sonucu bugünkü konumunu almıştır.
Selçuk Kalesi
Türkiye nin en çok turist ağırlayan üç merkezinden biri olan Efes-Selçuk-Kuşadası, kale konusunda önemli bir konuma sahip. Aynı fotoğraf karesinde görülebilen Artemis Tapınağı, St. Jean Kilisesi ve kalıntıları, İsa Bey cami, Roma hamamları gibi bir çok tarihi eser Selçuk Kalesi çevresinde yer alırken çevrede bulunan Meryemana, Yedi Uyurlar, Efes Antik kenti, Belevi, Şirince köyü, Kuşadası, gibi merkezler tam anlamıyla tarih hazinesi olarak karşımıza çıkıyor. Turist trafiğinin bu kadar fazla olduğu Selçuk Kalesi içinde yine bir çok aktivite gerçekleştirme imkanı bulunabiliyor.
Bozcaada Kalesi
Adanın kuzey burnu üstünde kurulmuş olan kalenin, kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Venedik, Ceneviz ve Bizanslılar döneminde kullanılan kale, Çanakkale Boğazı'nın önemi nedeniyle Fatih Sultan Mehmet tarafından onarılmış. Kanuni Sultan Süleyman ve 2.Mahmut tarafından genişletilen kale, 1965-70'te Turizm Bakanlığı tarafından gözden geçirilmiş. 10 metre genişliğinde ve 250 metrelik su hendeğiyle adadan ayrılan Bozcaada Kalesi, iç ve dış olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Surlarla çevrili bölümlerde su sarnıcı, cephanelik, revir, karargah, kuyu, çeşme, camii, atölye ve kışla binası bulunuyor. Kale, görkemli görünüşüyle dışardan olduğu kadar içerden de etkileyici. Ilık havada taş basamaklarla surlar ve burçlara tırmanan ziyaretçiler, Bozcaada'nın panoramasını farklı açılardan izleyip, fotoğraflama olanağı buluyorlar.
Enez Kalesi
Antik Çağda Akropol denilen yüksek bir tepe üzerindeki kalenin tarihçi Prokopios, Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla yapıldığını yazmıştır. Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla birlikte, duvarlarındaki devşirme yapı malzemeleri Bizans öncesi yapıldığına işaret etmektedir. MS.VI.yüzyılda Iustinianus’un kaleyi onardığı kaynaklarda geçmektedir.
Ana girişi kuzeyde olan kale, doğu-batı doğrultusunda uzanmakta, güneyinde sur duvarı ile birleşmektedir. Denize bakan tarafta iki tane çok köşeli kulesi vardır. Bunlardan sağdaki yıkıldığından günümüze ulaşamamıştır. Batıdan uzanan sur duvarı ise içeriye doğru bir eğim yaparak güneyden gelen duvarla birleşmektedir. Böylece kalenin bu bölümü yarım kubbe biçiminde olup, Meriç Nehri’nden gelecek tehlikelere karşı savunmayı güçlendirmektedir. Kuzey-doğu köşesindeki köşeli kule batı yönünde yine köşeli bir yarım kubbe ile çıkıntı yapmaktadır.
XII.yüzyılda onarılan kalenin yapı malzemesini kesme taş, tuğla ve antik mimari parçalar meydana getirmiştir. Kaledeki antik mimari parçalar bugün Enez’in ev ve bahçelerinde görülmektedir.Kalenin içerisinde Enez’in simgesi özelliğini taşıyan Enez Ayasofyası, mozaik döşemeli küçük bir kilise ve bir de şapel olarak kullanılmış bir mağara vardır. Burada bulunan Pan ve dans eden su perilerini tasvir eden bir kabartma Edirne Müzesi’ne götürülmüştür. Kalenin anıtsal giriş kapısı yanındaki duvarda da beyaz mermerden bir Trak süvarisinin tasviri vardır. Ayrıca kale içerisindeki sivri Osmanlı kemeri de yapının Türkler tarafından kullanıldığına işaret etmektedir.
Sivas Kalesi
Sivas il merkezinde, Topraktepe üzerinde bulunan bu kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bunu belirten bir kitabesi de günümüze ulaşamamıştır. İlk kalenin Roma döneminde veya daha önce yapıldığı sanılmaktadır.
Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular, Eretnalılar, İlhanlılar ve Osmanlılar zamanında kale onarılmıştır. Timur tarafından 1400 yıllarında da kale yıkılmıştır. Kaleden bazı sur duvarları günümüze gelebilmiştir. Sivas Valisi Necmettin Ergin tarafından burada 4 Eylül Parkı yapılmıştır.
Evliya Çelebi’ye göre Sivas Kalesinin surları 10.500 adım (6.500 m.) olup, kesme taştan iki sıra halinde yapılmıştır. Kalenin 27 kulaç yüksekliğinde duvarları vardı. Beş tane de kapısı bulunuyordu. Sur duvarları içerisinde Aşağı ve Yukarı kale olmak üzere iki iç kale daha bulunuyordu. Bunlardan Aşağı kalede Sivas’ı yönetenler yaşıyorlardı. Bu bölüm 20 kule, 600 mazgallı idi ve iki de demirden kapısı vardı. Aşağı Kalede ise, top ve cephaneler vardı. Yukarı Kale topraktan yapılmıştır.
Şeytan Kalesi
Çıldır’a 1 km. uzaklıktaki Yıldırımtepe Köyü’nün 1,5 km. kuzeydoğusunda Karaçay Vadisi’ne hakim yüksek bir tepede yer almaktadır. Kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber yöredeki diğer kalelerin mimari özellikleri göz önüne alındığında Urartular zamanından kaldığı sanılmaktadır. Tarihi kaynaklarda buradan Çıldıran Kalesi, Kal’a-ı Şeytan, Kaçiş, İblis Hisarı gibi isimlerle söz edilmiştir.
Şeytan Kalesi’nin üzerinde bulunduğu yalçın kayalıklar sur duvarları ile birleşerek kaleyi çok daha korunaklı bir konuma getirmiştir. Buradaki kayalıklar en az sur duvarları kadar önemlidir. Sur duvarlarının yüksekliği 2 m.yi bulmaktadır. Ayrıca içerisinde bir şapel, su sarnıcı ve suya inen merdivenlerin kalıntıları görülmektedir.
Kalenin bulunduğu yörede Medlerin, Perslerin, Makedonyalılar, Romalılar, Sasaniler, Selçuklular, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safaviler ve Osmanlılar yerleşmiştir. Bu devletler kaleden yararlanmışlar, onarımını yaparak ona çeşitli ilaveler de yapmışlardır.