İki aylık öykü dergisi Post Öykü, ilk sayısıyla raflarda, kafelerde, evlerde, iş yerlerinde, otobüslerde, banklardaki yerini çoktan aldı. Derginin yayın yönetmeni Aykut Ertuğrul, "Postmodernizm konusunda edebiyat ortamına hakim bir kafa karışıklığının olduğunu görüyoruz. Postmodernizm, modernizm sonrası mı, geç modernizm mi, yoksa başka bir 'şey'in öncesi mi? Tam da ruhuna uygun olarak kişilere, başlıklara, bağlamlara göre değişen bir postmodernizm tanımı hakim edebi kamuda. Tam olarak ne postmodern, ne değil sanki kimse emin değil gibi. Bunu 'biz postmodenizmi insanlara öğreteceğiz' ya da 'postmodernizm bizden sorulur' manasında söylemiyorum. Üzerine düşünüyoruz, düşüneceğiz" diyor ve şu soruyu soruyor: Bir Müslüman, ben postmodernistim diyebilir mi? Ortada çok temel bir ayrım varken: hakikat algısı."
Dergiler yeni bakış açıları kazandırmalı
Post Dergi'nin bu sayısında tekrar tekrar okunacak öyküler var, A'mak-ı Hayal var, kitap değinileri var, bir de Şule Gürbüz söyleşisi var. Almayan, okumayan bin pişman. Ertuğrul, "Dergiler en fazla çıkarıcılarını terbiye eder. Dergi çıkardığınız için biraz daha fazla okumaya biraz daha fazla yazmaya başlarsınız, heyecanınız diri kalır, okur da bu heyecanı paylaşabildiği ölçüde dergiyi sever, dergiden faydalanır" diyor. Peki her şeye rağmen dergi okura ne kazandırır? Ertuğrul bu soruya, "Yeni bir bakış açısı kazandırırsa ne ala, bir edebiyat zevki, görgüsü kazandırırsa, yeni yazarlarla okuru tanıştırırsa, yeni eserlerle tanıştırırsa ne ala" cevabını veriyor.
Kaynak: Yeni Şafak