Tarkan Kaynar, bir gazeteci ve her gazetecinin başına gelen bir gün onun da başına geldi ve işsiz kaldı. Ancak onun işsizliği, bitip tükenmeyen bir işsizlikti. Çaldığı bütün kapılar yüzüne kapanınca, o da en iyi bildiği şeyi bu kez bağımsız olarak yapmaya karar verdi ve mesleğiyle futbola olan ilgisini birleştirerek, araştırmalar yapmaya başladı. İşte o araştırmaların ilki,
Futbolun Bukalemunları adıyla kitaplaştı. Biz de kitap vesilesiyle Kaynar'la Türk futboluna damgasını vuran ve bir takıma mal olmuşken, birdenbire en önemli rakibinin formasıyla top koşturmaya başlayan bu 'bukalemunları' konuştuk. Tarihe ve özellikle Türk futbol tarihine özel bir ilgi duyan Kaynar, kitapta özellikle 'taraftar' kavramını ve taraftar psikolojisini ele almış. Futbolun Türkiye'de 100 yılda önemli değişikliklere uğradığını ama taraftarın hep aynı filmi izlediğini söylüyor: "Statlar değişiyor, şortlar değişiyor, soyunma odaları değişiyor, sahalar değişiyor, başkanlar değişiyor, sistemler değişiyor ama taraftar değişmiyor." Çevresindeki spor kültürü olan insanların birikimlerinden faydalanarak yazdığı
Futbolun Bukalemunları kitabında Tarkan Kaynar startı, Emre Belözoğlu'nun Fenerbahçe'ye transferinin verdiğini anlatıyor: "Şok bir transferdi. 10 yıl boyunca o futbolcunun posterini odalarına asanlar, kombine bilet alıp onu izleyenler, futbolcuları sembolleştiriyor ve onları aileden ötede bir yere oturuyorlar. Ve bunlar olurken onun sizi aldatabileceği veya kandırabileceği, yüzüstü bırakabileceği hiç aklınıza gelmiyor. Ama bir gün profesyonelliğin gereği olarak çekip gidiyorlar." Kitabının klasik olarak "Futbol asla sadece futbol değildir," tezini ülkemizdeki örnekleriyle gözden geçiren bir hafıza belgesi olduğunu söyleyen Kaynar, futbolun ülkemizde rahatça oynanmaya başlandığı 1910'lu yıllardan günümüze yaşanan transferlerin ilginç hikâyelerini derlemiş: "Rekabet unsurunun vazgeçilmez etkeni olan transfer kavramını futbolun içindeki herkesin gözünden inceleyen sosyolojik bir bakış olmasıyla tutkuyu, ihaneti, fedakârlığı, zirveye çıkışı, dibe vuruşu ele alan polisiye bir roman, hüzünlü bir şiir, belgesel bir film olarak da değerlendirilebilir. Renk değiştirerek yaşamına devam edebilen, hayatta kalabilen futbol bukalemunlarının öyküsü, ülkenin tarih perdesinin önünde sahneleniyor." Kimler yok ki kitapta... Refik Osman'dan Talat Paşa'ya, Otomobil Nuri'den Adalet Mensucat'a, Metin Oktay'dan Saraçoğlu'na, Şenol-Birol'dan Baba Recep'e... Oradan Cemil'e, Rıdvan'a, Hasan Vezir'e, Tanju'ya ve Sergen'e, Tümer'e, Emre'ye ve Mehmet Topuz'a. Tarkan Kaynar bilinen bilinmeyen binlerce dökümanı bir araya getirerek yorumladığı bu tarihsel çalışma velesiyle hem yeni kuşakların futbol tarihine olan ilgisini artıracağına hem de futbol ve yakın tarih tutkunlarının hafızalarında hoş kıpırtılar yaratacağına inanıyor. Kitabında futbolcu-yönetim- taraftar üçgeni içerisinde her üç kesimin de var olma nedenlerini göz önüne alan Kaynar; popüler futbolcular kadar subaylar, işadamları ve başbakanların da içinde etken olduğu futbol dünyasına mercek tutmuş. Bütün Türk futbol tarihinin incelendiği kitap ise üç büyükler arasında önemli çekişmelere neden olan, 1910-14 arası iki teneke peynire her üç takımda da oynayan Refik Osman Top'un transferiyle başlıyor. 1951'de profesyonelleşmeyle birlikte, 80'lerde futbolcu kaçırma modasına varana kadar bütün detayların işlendiği kitapta iş star transferine gelince, işin içine Muhsin Batur gibi generallerin bile girdiğini anlatıyor. Bir dönem futbola el atan mafyaya karşı, Batur'un Fenerbahçe kampına asker göndermesi de bu türden bir taraftarlıkla açıklanabilir ancak. Hatta Urfalı bir futbolcunun transferi için yine FB'li Muhsin Batur'un Diyarbakır'a jet kaldırttığı da: "Film gibi yaşanan transferler film gibi neticeleniyor. İşte Şenol ve Birol'un Beşiktaş'dan Fenerbahçe'ye transferi de bütün malzemeleriyle film olmaya aday. Dahası, bu kaçırma hikâyelerinde kimi zaman taraftarların da yer aldığına tanık oluyoruz. Beşiktaş'ın 60'lı yılardaki amigosu Sabahattin'in (Kafa Sabahattin) Şenol-Birol'un kaçırılmasının ardından, saklandırıldıkları villayı bulması, onları geri dönmeye ikna etmesi bu örneklerden biridir." Tarkan Kaynar profesyonelliğe saygı duymasına rağmen kitabında neden 'bukalemun' sözcüğünü kullandığını ise şöyle açıklıyor: "Keskin forma değişimleri aklıma ilk anda bukalemunu getirdi. Erdil Yaşaroğlu bir karikatüründe bukalemunu bir taraftarla özdeşleştirmişti. Yani bukalemunun benden önce futbolla ilişkili kullanılmışlığı var. Fakat benim araştırmamda bukalemun, taraftardan çok futbolcuya uygun düşüyor. Bir yerde okumuştum, Örümcek Adam'ın oluşumunda 'Bu nadide hayvan, ruhunu ele geçirirse şan şöhret para pul her şeye kavuşursun' denmiş olması gibi, starların ruhunu ele geçirmiş bukalemunlar belki de spor dünyasında gündemi, rakamları ve gidişatı belirliyorlar. Bizler de onlara şaşırmaya devam ediyoruz. Doğalarında bunun olduğunu bile bile."