"Beşiktaş'a
gelir mi gelmez mi?" tartışmaları arasında 1.5 yıl önce görkemli bir törenle imzayı attı Guti... Ne var ki görkemli günlerden hüzün mevsimlerine, büyük aşktan boşanmanın eşiğine gelindi. Beşiktaş'ın mahkemede yapacağı savunma aşikar: "Alkol dolu İstanbul geceleri, üzücü trafik kazaları, twitter'dan cümle aleme duyurulan kalp kırıcı sözler!"
Başkan Yıldırım Demirören'in dünya yıldızlarını Beşiktaş'a kazandırma projesinin en önemli ayaklarından birisiydi Guti... Ancak başından beri su alıyordu aslında bu proje. Olağanüstü kariyerine ve doğuştan gelen yeteneklerine karşın futbolunun son demlerini yaşayan 35 yaşındaki İspanyol'un tek hedefinin milyon Euro'lar olduğu belliydi. Olmayan devamlılığı, günlük yaşaması niyetinin dışa vurumuydu. Beşiktaş yine de bir umut sarıldı ona... Hatta pazubandı koluna takarak, gençlere örnek olmasını, takım arkadaşlarına liderlik yapmasını istedi.
Peki Guti ne yaptı derseniz... Gününü gün etti, yeşil sahalar yerine gecelerde fink attı, takımda hiç süre almamasına aldırış etmeden ödenmeyen transfer taksitlerini sözleşme feshi için koz olarak kullandı. Demirören'in deyim yerindeyse yakasına yapışarak aldığı 300 bin Euro bu sürecin en çarpıcı adımı oldu. Basketbolda yaşanan Allen İverson faciası da göz önüne alındığında Beşiktaş yıldız projesinden vazgeçmelidir. Bir de Portekiz çetesi mevzusu var ki... Ernst'in
"Daha çok bizimle, takımla zaman geçirmeleri lazım" sözleri hala kulaklarda yankılanıyor. Ya Carvalhal'ın
"Ben Portekizli oyuncuların değil Beşiktaş'ın hocasıyım" demesi. Bu rahatsızlık çok açıkken Guti'ye acaba biraz kulak vermek gerekmez miydi?
Bu krizi ne Carvalhal ne de yönetim iyi yönetti. Schuster döneminde sahada konuşan Guti'nin Carvalhal'ın takımın başına geçmesi ile
'tribün topçusu' olması da düşündürücü...