Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Kuklacıların gözde örgütü

DHKP-C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) militanlarına, "Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı şehit ederek elinize ne geçti" diye sorarsanız...
Verecekleri cevap 1970'li yıllara kadar uzanır. Anlatmaya 1972'de Kızıldere'de öldürülen Mahir Çayan'dan başlayıp, Dev-Sol örgütü ile devam ederler... Hedefleri, emperyalizmin yerli işbirlikçilerine karşı devrim yaparak, herkesin eşit ve özgür olacağı sosyalist toplumu kurmaktır.
Kan dökmelerinin amacı, görevi düzeni korumak olan güvenlik güçlerinin, aslında kırılgan bir yapıya sahip olduğunu halka göstermektir...
İsyanın propagandasını silahla yapmaktadırlar. Böylece korkuyu üstünden atan halk, ayaklanarak devrimi başlatacaktır...
Militanların bu fikirlerini saçma, hatta deli saçması bulabilirsiniz. Yine de onları, bir hayal uğruna ölmeyi göze almış idealist gençler olarak görebilir, "Bana uymuyor ama bir bildikleri var herhalde" diye düşünebilirsiniz.

Yurtdışı bağlantısı
Halbuki her örgüt, bünyesinde barındırdığı kişilerin toplamından daha fazla özellikler taşır. Savcı Kiraz'ı katleden iki militan, o demode fikirlere canı yürekten inanıyor olabilir. Ancak onların düşünceleri, DHKP-C'nin taşeron bir terör örgüt olduğu gerçeğini değiştirmez.
Dün bir tanıdık, "Bunların yabancı güçlerin maşası olduğuna eminim" diyordu. Cümlede önemli bir eksik vardı: Bu tip örgütler doğrudan yurt dışı bağlantılı değildir. Öncelikle yurt içindeki birileri tarafından kullanılırlar. Yani dışarının değil asıl içerinin maşalarıdır.
Örneğin DHKP-C'nin 9 Ocak 1996'daki Sabancı Center eylemi... Binada çaycı olarak çalışan Fehriye Erdal'ın yardımıyla 25'inci kata çıkan militanların amacı Sakıp Sabancı'yı öldürmekti.
Ancak girdikleri odada karşılarında buldukları Özdemir Sabancı'yı, Toyotasa Genel Müdürü Haluk Görgün'ü ve yönetici sekreteri Nilgün Hasefe'yi katlettiler. Sonra da gayet sakin binadan çıkıp kayıplara karıştılar.
Üç militandan durumu en ilginç olanı Fehriye Erdal'dı. Yurt dışına kaçan Erdal, daha sonra Belçika'da ortaya çıktı.

Dehşetengiz ilişkiler

Belçika'nın Erdal'ı Türkiye'ye iade etmemesi, hemen aklınıza "Olayın ardında Belçika mı var" sorusunu getirebilir. Sonuca varmakta acele etmeyin...
Daha önemlisi şuydu: Fehriye Erdal'ı Sabancı Center'da işe aldıran kişi, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ'dı...
Bu bağlantı nedeniyle üstünkörü sorgulanan Kocadağ, 3 Kasım 1996'daki ünlü Susurluk Kazası'nda ölürken, yanında... MİT tarafından ASALA'ya karşı kullanılan, "ülkücü mafya" denilen Abdullah Çatlı ile sevgilisi Gonca Us ve Doğru Yol Partisi Şanlıurfa Milletvekili, Bucak Aşiretinden Sedat Bucak vardı.
Daha sonra yakalanan militan Mustafa Duyar cezaevindeyken konuşacağını belirtmiş, ancak Karagümrük Çetesi mensuplarınca öldürülmüştü. Hem de cezaevi içinde tabancayla vurularak!
Yukarıda anlatılanlar sadece özet... Ancak bu kadarı bile DHKP-C'nin solculuğu lafta kalan, tam bir taşeron örgüt olduğunu göstermiyor mu?
Kendisini finanse etmek için uyuşturucu kaçıran DHKP-C, bir eylem yaptığında, sorulması gerekin soru şudur: Acaba bu aralar kimin tarafından kullanılıyor? Diğer her şey teferruattır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA