Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Az malzemos

Geçen hafta Napoli'deydim. Orada pizza yedim. Biz burada bugüne kadar pizza yememişiz, aburcuburlu hamur yemişiz.
Bambaşka bir lezzet... Öyle ki, İtalya'nın başka herhangi bir yerinde bile aynı lezzeti bulmak mümkün değil derler, yüz kilometre kuzeye çıkın, Roma'ya yaklaşın, tadı bozulur!
"Suyundan ve unundan" diyorlar, kan kırmızı salçasını da unutmayalım. Bizim salçalar onun yanında sulandırılmış kiremit tozu kalırlar.
Hiç öyle "bol malzemeye" falan da gerek yok, salça üzerine sarmısak Napoletana, peynir de koyarsanız Margherita... Bitti, bu kadar. Üst tarafı, obur fantezisi.
"Sosyoekonomik vaziyetlerden" falan sorarsanız, Napoli sapır sapır dökülüyor. Napoli'de binalar döküntü, hizmetler döküntü, insanlar da döküntü. Burjuvası bile dökülüyor. Trafik berbat. Roma'ya döküntü derdim, Napoli onu geçiyor.
Yatıp kalkıp halinize şükredin, İtalya şişmiş.
"Türkiye'nin kıymetini anlamak isterseniz Kahire'ye gidin" demiştim bir zamanlar, artık "Yunanistan'a, İspanya'ya, İtalya'ya gidin de görün" diyebiliyorum. Paris'e gidin de kahvehanelerde "WiFi bağlantısı" arayın, bakalım kaçında bulacaksınız?...
Napoli'nin en son 1846 yılında sıva görmüş, en son 1887 yılında badana görmüş binalarına bakınca da (1946 demedim, 1846) bizim "kentsel dönüşüm projesine" daha az söveceksiniz.
Keşke birkaç pis kapitalist çıksa da Napoli'yi şöyle bir elden geçirse... Bir Baron Haussman gelemeyeceğine göre bir İtalyan Bedrettin Dalan'ı gelse...
Belki de mahsus öyle bırakıyorlar, Amerikalı turisti mutlu etmek için.
Amerikalı, 1944 yılında ele geçirmiş olduğu bu şehri "kendi özel çöplüğü" olarak algılıyor ve çok seviyor.
Zengin ülkenin turisti, gittiği yerde "az gelişmişlik izlemeyi" sever. Bu onu rahatlatır, özgüvenini tazeler. Kalabalık ve iğri büğrü sokaklara, kargaşaya, toza toprağa, çarşaflı kadınlara falan merakı bundandır.
Bendeniz orada geneleve de gittim.
Fakat kadınlar tam 1936 yıl önce birdenbire ölmüşlerdi, 24 Ağustos 79 tarihinde...
Pompei genelevinden sözediyorum, "Lupanare"...
Eski Roma argosunda fahişelere "lupa" yani dişi kurt denirmiş. Roma'yı kuran efsanevi Romus ile Romulus kardeşlerin de bir dişi kurt falan değil bir fahişe tarafından emzirilip büyütüldükleri tahmin ediliyor.
Eh, bu durumda Mussolini'nin üniforma giydirip eline de tahta tüfek verdiği çocuk yani o ünlü "figlio della lupa" örgütünün üyesi, bir tercümeye göre dişi kurdun oğlu yani yavrukurt oluyor ama başka bir tercümeye göre de orço!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA