Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

İki generalin kudret tutkusu

14 Nisan'da başlayan iç savaşla sarsılan Sudan coğrafi konumu, verimli toprakları, madenleri, petrol kaynakları ve jeopolitik dinamikleriyle Arap dünyası ve Afrika için kilit bir pozisyona sahip.
Kuzeyinde Mısır, doğusunda Eritre ve Etiyopya, batısında Çad ve Libya ile komşu. Sudan'ın ayrıca Akdeniz ve Hint Okyanusu arasındaki deniz ticaretinin iki kritik geçidi olan Babül Mendeb ve Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz üzerinde de stratejik bir hâkimiyeti var.
Bu nedenle bölge aktörleriyle Avrupa ve ABD dışında ülkeye son yıllarda Çin ve Rusya'nın da ilgisi giderek artıyor. Sudan'a yönelik küresel güç projeksiyonlarında Türkiye de yaptığı hamlelerle dikkat çekiyor. Ülkemizin Kızıldeniz'deki kritik Sevakin Adası'nın kullanım hakkını 2017'deki anlaşma ile 99 yıllığına elde etmesi bu yeni atılımın göstergesidir.

***

1 Ocak 1956'da İngiltere'nin boyunduruğundan kurtulan ülke, bağımsız olduğu 67 yılda dört iç savaş yaşadı. 2010'da biten dördüncü iç savaş Güney Sudan'ın bağımsızlığıyla sonuçlandı. Altı gün önce başlayan ve ateşkese rağmen şiddetlenerek devam eden çatışmalar eğer bir uzlaşı sağlanamazsa beşinci iç savaş olacak.
11 Nisan 2019'da Ömer El Beşir yönetiminin devrilmesinden sonra ülkeyi iki kişi yönetiyor. Biri Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı olan Abdulfettah el Burhan. Diğeri de onun yardımcısı ve Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu.
Bugün devam eden çatışmalar El Beşir'i deviren bu iki generalin kişisel hesaplaşması olarak görülüyor.
Savaşın sebebi ise 'will to power' denilen daha fazla 'güç ve kudret tutkusu...'
Zengin kaynaklara sahip bir gıda ambarı olan Sudan kronik iç savaşlar nedeniyle adeta şiddet, açlık ve terörün tema parkına dönüşerek yardıma muhtaç, dünyanın en fakir ülkelerinden biri haline geldi.

***

Fakat iki generalin hırsı ülkenin geleceği ve toplumun güvenliği açısından en tehlikeli savaşa yol açabilir. Zira uzmanlara göre bu çatışmalar bir 'şehirler ve sokaklar' savaşı.
Bu yüzden sivil altyapı ve maddi hasar yanında can kayıpları da çok yüksek olacaktır.
Bütün toplum kesimlerinin hayatı, psikolojisi ve geleceği derinden etkilenecektir.
Toplumsal sözleşmenin bozulma riski, ırk ve kabile savaşlarını tetikleyebilir. Bu da sekiz ayrı bağımsız orduya sahip ülke için cehennemin kapılarının açılması demektir.
Zaten çatışmaların beşinci gününde çoğu sivil 300 kişinin hayatını kaybetmesi ve 2 bin 600 kişinin yaralanmasını da bunun göstergesi olarak okumak lazım. Bu yüzden uzmanlar bu savaşı 'kazananı olmayan herkesin kaybedeceği savaş' olarak görüyor. Umarız generaller hırslarına gem vurup bu kaosu derinleşmeden bitirirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA