Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Dedemin İnsanları

Nihayet 'yılın filmini' ben de izleyebildim. Dedemin İnsanları'nı... İlk kez bir film hakkında ne yazacağımı bilemiyorum.
Duygularımı, düşüncelerimi doğru aktarıp aktaramayacağımdan kaygılıyım. Zira Çağan Irmak beni öyle bir sallayıp duvarlara vurdu ki, kafamı toplamam biraz zaman alacak gibi...
Yine şahane bir coğrafi doku, yine önümüzde yıllardır duran ama hiçbirimizin ilişmeye cesaret edemediği bir tarihi gerçeklik ve yine 'aile olmanın' ne demek olduğunu usul usul hücrelerimize şırınga eden usta bir yönetmen ile onun hayalini bire bir gerçekleştirmek için canını dişine takan usta oyuncular...
Film beni her yerimden yakaladı. Anne tarafım Girit'e uzandığı için mübadele yıllarında yaşananları gözümü dört açarak izledim. Dedelerimin ömürlerine yetişemediğim için Mehmet Yavaş dedeyi (Çetin Tekindor) içselleştirdim. Küçük Ozan ile tevellüdüm aynı olduğu için onunla kendimi özdeşleştirdim. Bir de öykü, tutkunu olduğum Kuzey Ege'de geçiyor ya, nasıl mest olmasın Yüksel Aytuğ?
70'li yıllarda Mehmet Dede, Gökçeada'daki manifatura dükkanının kapısını öğle tatili sırasında kilitlemiyor, önüne sadece bir sandalye koyup gidiyordu. Biri sordu neden kapatmadığını. Gün görmüş adam yanıt verdi:
"Dükkanı kilitlersem, komşu esnafa ayıp etmiş olurum. Sanki onlardan şüphelenirmişim gibi. Hem müşteri kilitli kapı görürse dükkandan soğur, gelmez bir daha..."
40 yıl önce daha mı insanmışız acaba? Şimdinin dört kilitli çelik kepenkleri, ışıldaklı alarmları dükkanımızı mı koruyor, yoksa insanlığımıza mı kilit vuruyor, bilemedim...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA