Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

İstanbul'un ruhuna Fatiha

Geçen ay İz TV'deki Ömür Biter İstanbul Bitmez belgeselinden yola çıkarak İstanbul'umuzun hal-i pür melalini gözler önüne sermeye çalışmıştık. Okurumuz Ayşe Naz Çağlar'dan bu yazımıza katkı var:
"Yüksel Bey kardeşim, 'Ömür de biter, İstanbul da biter' demişsiniz ya, hah işte, rahmetli annemin bir cümlesi var ki cuk oturuyor yerli yerine. Hastalığı nedeniyle uzunca bir süre dışarıya çıkmayan annem -ki 1920 doğumlu, İtalyan Lisesi'nin ilk mezunlarından, Samatya'da doğmuş, Cihangir'de yaşamış, Beyoğlu'na eldivenli şapkalı gitmiş, yaşamını hep İstanbul'da sürdürmüş, İstanbul'u kana kana yaşamış- uzun süre sonra İstanbul sokaklarına çıktığında 'Beni hemen evime götürün. İstanbul ölmüş, ruhuna yasin okuyacağım' demişti.
O alışmıştı tramvayda yer veren beyefendilere. Otobüste uyur numarası yapan adamları hazmedemiyordu. O alışmıştı zamanın kibar esnaflarına. Şimdiki esnafların 'İşine gelirse teyze, bizde böyle' hırlamaları kanına dokunuyordu. Çünkü o İstanbul'u 'İstanbul iken' yaşamıştı. Otobüslerdeki elleri pantolonlarına kaçmış, genç kadınları-kızları taciz eden adamları aklı almıyordu. Onun İstanbul'undaki adamlar 'adam gibi' adamlardı.
İs tanbullu olmak güzeldir, hafif gurur verir insana ama işte o kadar. Sonra orada yaşamanın zorluğu gelir aklına. Boğaz'ın iki tane inci gerdanlığı var, yedi yirmidört kilit. Metrolar, metrobüsler harika ve hızlı, ah şu elleri pantolonlarına kaçmış adamlar olmasa da kızlarıma rahatlıkla 'Binin' diyebilsem.

SAVAŞ VERMEK
Özetlersek; İstanbul'da yaşamak savaş vermek demektir.
Akşam kızlarım eve girdiklerinde 'Oh çok şükür bu günü de atlattık' demektir.
Ama İstanbul'dur işte, bizimdir ve dünyada tektir. Kızarız, küseriz, lanet ederiz ama hep ona geri döneriz..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA