Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Kaddafi'nin tuhaf talebi

Bugün dünya gündemine oturan Libya'ya farklı tarihlerde birkaç kez gitme fırsatımız olmuştu. Türk müteahhitlik sektörünün yurtdışı işlerindeki ilk göz ağrısı Libya her zaman farklı bir kategoride değerlendirildi. Yeri geldi, müteahhitlerin alacakları ödenmedi. Yeri geldi, petrol karşılığı ödeme programı sayesinde yıllar sonra problemler çözüldü. Libya lideri Muammer Kaddafi'nin, iktidara gelişinin 40. yılını kutladığı 2009'dan itibaren Libya'da işler iyice açıldı. Deyim yerindeyse çantayı kapan soluğu Trablus'ta aldı. Türk Hava Yolları'nın Trablus ve Bingazi'ye doğrudan uçuş başlatması da Libya pazarını daha bir cazip kıldı. Libya seyahatlerimizde üç önemli gözlemde bulunduk.

1- Türk müteahhitlik sektörünün resmi makamlarla ilişikleri.
2- Yerel halkın rejime bakışı.
3- Libya liderinin Türkiye'den beklentisi...

***
1- Gurur veren işlere imza atan müteahhitlerimiz Libya'da aldığı işlerle hem deneyim kazandı hem de büyüme fırsatı buldu. Libya tam anlamıyla dış inşaat işlerinin okulu rolü üstlendi. Petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi, Kaddafi'nin ülkesini yeniden imar etme çabası ile birleşince Türk firmaları uzun yıllardan sonra yine Libya'ya yöneldi. Büyük şirketler, kurumsal tabanı olan yatırımları üstlenirken, "çantacı" tabir edilebilecek çapta olanları ise yerel yöneticilerle "Hele işe bir başlayın, para bir şekilde ödenir" kabilinden projelere soyundu. Yakın gelecekte, küçük ölçekli inşaat şirketlerinin soluğu kesilirse sürpriz sayılmayacak. Bir manada, Libya'da doğal ayıklanma süreci başlayacak. Çok muhtemeldir ki Ankara'nın kapısı aşındırılacak. Zira Libya'da, ihale yapan birbirinden farklı kuruluşların varlığı ve yaslandığı isimlerin gücündeki değişim, bazı Türk firmalarının kaderini belirleyecek.
2- Libya halkının genel havasına gelince... Kaddafi rejimi, halkın temel ihtiyaçlarını karşılaşamaya dönük sübvansiyonlu bir sistemi işletiyordu. Tuz, şeker, yağ vb temel gıda maddeleri ile akaryakıt ürünleri neredeyse halkın bedavaya alabileceği fiyattan satılıyordu. İyi kötü karnı doyan halkın, rejimi sorgulamayacağı varsayılıyordu. Klasik sosyal destek reçetesinin Türkiye'de de tartışıldığı bir ortamda Libya deneyimi gösterdi ki mesele ekmek ve makarna yardımından ibaret değil. Halkların, daha çok özgürlük ve demokrasi talebi de söz konusu. İleri demokrasinin büyümeyi, şeffaflığı, adil gelir dağılımına giden yolu açtığı artık iyi biliniyor. Belki de bu yüzden AK Parti, fakirin de fakiri kesimlerin geçim derdine çare bulurken aynı anda demokratik standartların yükseltilmesi, köhnemiş kurumların yapılandırılması arzusuna da karşılık verebiliyor. Özgür ve bağımsız seçimler ise tüm yönetim biçimlerinin sorgulanmasını sağladığı gibi ömrünü de biçiyor.
***
3- Son konu ise Libya'da tasfiye edilmesi için geri sayımın başladığı Kaddafi zihniyetinin Türkiye kıskançlığı ile ilgili. Despotik yönetimi ile İslam aleminde liderliğe oynayan Libya, Türkiye'nin Batı ile entegre, demokratik, laik modelini bir türlü içine sindiremedi. 1996'daki o meşhur Çadır Skandalı'nın gerisinde de bu hastalıklı kafa yapısının izleri görülmüştü. Hatta Kaddafi bir ara öyle ileri gitti ki kendi kapalı devre rejimi içinde bir karar da aldı. İddiasına göre Türkler, 1. Dünya Savaşı sırasında Libya halkını yalnız bırakmış, Libyalılar da katliama uğramıştı. Şimdi Osmanlı'nın torunlarının Libya'dan hem özür dilemesi hem de tazminat ödemesi gerekiyordu. Kaddafi'nin zaman zaman dillendirdiği bu talebin bir benzerini, sırf daha çok iş almak uğruna İtalya Başbakanı Berlusconi kabul etmişti. Türkiye Cumhuriyeti ise bu saçma sapan isteğin yanına bile yaklaşmadı. Bu sayede Kaddafi, Türkiye'ye yanaşmayı denedi. Ama Ankara'nın yeni yüzünü, temsil ettiği değerleri içselleştirmeyi denemediği için yolun sonuna geldi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA