Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Çiçek, BDP'ye gider mi?

Hemen herkes bilir o levhayı: "Köprüden önceki son çıkış!" Sanırım "yemin çıkmazında patinaj yapan" BDP'lilerin durumunu anlatan en iyi örnek bu...
Zira, artık muhatap bulmakta zorlanıyorlar. Yani krediyi tükettiler. Şimdi yeniden çalmak istedikleri iki kapı var:
"Çankaya ve TBMM Başkanlığı."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 12 Haziran seçiminden sonra sessiz diplomasi çerçevesinde devredeydi aslında. Dışarıya yansımayan birçok teması da oldu makul kanallara haber gönderdiği de. Yetmedi, BDP'nin "akil adamlar heyetini" kabul etti. "Gidin Meclis'te yemin edin. Taleplerinizi, tek çözüm yeri olan Büyük Millet Meclisi'nde dile getirin. Yeni anayasa sürecine katkı sağlayın" dedi. Hatta hukuki sorunlar için "Ben de ilgileneceğim" güvencesi verdi. Ve bugün "sözün bittiği yere" geldi.

***

BDP'lilerin çıkış stratejisi için kilit isim TBMM Başkanı Cemil Çiçek olabilirdi. Lakin Çiçek de reel politiğin gerçeklerini, ülkenin genel havasını görmezden gelemez. Örneğin, BDP'ye yapılacak iade-i ziyaret... Çiçek, başkan seçilmesinin ardından kendisini tebrike gelen devlet ve siyaset erkânına protokolü de gözeterek iade-i ziyarette bulundu. Ve bir tek BDP eksik kaldı. Hadi şimdi soralım:
"Çiçek, kongresini tamamlayan BDP'ye vakit geçirmeden gider mi?"
Tanıdığımız Çiçek, acelece etmeyecektir. Şöyle bir düşünelim...
Meclis Başkanı, siyasi görüş ayrımı yapmaksızın, seçilip gelmiş tüm aktörlere eşit mesafede durmak zorunda. Yani BDP'yi dışlayamaz. Ama tam ziyaret planlarken Silvan'dan 13 şehit haberi gelmedi mi? Ondan sonra şehit cenazeleri maalesef durmadı. Sadece Çiçek'in memleketi Yozgat'ta 3 şehit toprağa verildi. Bir taraftan şehit cenazelerine katılan Çiçek'in diğer taraftan BDP binasına gitmesi bu aşamada beklenemez. Hatta Başkan, Meclis'in 1 Ekim'de yeni yasama dönemine başlaması vesilesi ile vereceği resepsiyonu iptal etmişken, kalkıp BDP'ye gitmeyi izah edemez. Ancak, milletvekili yeminini ön şarta bağlayan BDP'lilerin tutum değiştirmesine bağlı olarak ziyaret planlayabilir.
***

Hatırlanacağı gibi Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi başladığında -o zamanki adıyla- DTP'nin yöneticileri ile bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan görüşmüştü. Geçen süre içinde Kürt kökenli siyasetçilerin, hükümetin de kabul ettiği demokrasi ve insan hakları açığının kapatılmasından yana olmadığı görüldü. Demokratik standartların yükselmesinin hem etnik siyasete hem de imtiyazlı bölgesel yönetim taleplerine zemin kaybettirdiği fark edildikçe, panik arttı. DTP-BDP çizgisinin, siyasal Kürt hareketi olmasının güçlüğü de teyit edildi. Bir şans vardı. Ama mesele ısrarla, terör örgütü PKK'yı siyasallaştırmaya, ayrışmaya bağlandı. Haliyle kapsamlı af ihtimali de silah yerine sandığın konuşması seçeneği de heba edildi. Öyle ya BDP'li milletvekilleri bir konuda kendi başına karar verebilir mi? Tabii ki hayır. Peki kime soracaklar? Kandil'e mi, Avrupa'ya mı, yoksa İmralı'ya mı?
Kime sorarlarsa, o odağın söylediğini yapmaları kaçınılmaz. Halihazırda merkez partide siyaset yapan herhangi bir milletvekili parti kararları dışında hareket ederse en fazla ihraç edilir. BDP'liler ise PKK'nın kararlarına uymazsa muhtemelen ölüm korkusu hisseder.
***

Kabul edelim ki BDP'liler köşeye sıkışmış halde. Ankara'ya gelmekten başka çareleri olmadığını biliyorlar. AB de eskisi kadar şımartmıyor, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi de coşkuyla himaye edemiyor. Temsil ve siyaset kanalları açıkken, alternatif kanallarda gezinmeyi izah edemiyorlar. Hazirandan bu yana çıtayı haddinden fazla yükselttiklerini anlıyorlar. Yemin etmek için "ana dilde eğitim taahhüdü istemek, KCK tutuklularının serbest bırakılmasını beklemek" hakikaten tuhaftı. Tuhaf olduğu ölçüde bu beklentinin karşılanması için Hükümet'ten güvence istenmesi de abesti. Halen Ankara'da, bırakın bu şartları karşılamayı, konuşmaya değer bulan bir siyasetçiye dahi rastlanmıyor. Yani BDP'lilerin sinyal beklemek yerine, kendi iradeleri ile Meclis çatısı altına girmeleri, iddia ve söylemlerini demokratik kürsüde ifade etmelerinden başka çözüm görünmüyor.
Ya kendi göbeklerini kesecekler ya da şiddet havasında zehirlenip, meşru siyaset kulvarının dışına düşecekler!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA