Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Beyaz Atlı

"Beyaz Atlı şimdi geçti buradan / Süvarisi can evinden vurulmuş / Çıkın dağlar taşlar gayrı aradan / Beyaz atın süvarisi yorulmuş"
Böyle sesleniyordu Mehmet Karaca'dan olma İrma Felekyan Toto'dan doğma Cem Karaca 1970'lerde hüzünlü şarkısında.
Dün İstanbul'da yüz binlerin, Türkiye'de milyonların bir ağızdan güvenle, gururla, inançla "Hepimiz Hrant Dink'iz" diye haykırması hepimize olağanüstü bir gerçeği gösterdi: Beyaz Atlı sadece gelip geçmemiş; aynı zamanda delip de geçmiş.
Önyargı duvarını, korku surlarını delip geçmiş. O önyargıların ve korkuların rehin aldığı vicdanları delip geçmiş. Çok uzun süredir Türkiye'nin üstüne çöken karanlığı delip geçmiş.
Şimdi o gediği genişletmek, kalplerde, vicdanlarda ve kafalarda güneşin doğmasını sağlamak görevi bize düşüyor. Hepimize.
Yapacak çok var. Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesi teferruat. Asıl Anayasa'yı hayata geçirmemiz gerekiyor. Ondan da önemlisi Lozan Antlaşması'nı.
Anayasa diyor ki:
- "Her Türk vatandaşı bu Anayasa'daki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahiptir." (Başlangıç bölümü)
- "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." (Madde 10) Lozan Antlaşması'nda deniyor ki:
- "Türk Hükümeti, Türkiye'de oturan herkesin, doğum, bir ulusal topluluktan olma, dil, soy ya da din ayırımı yapmaksızın, hayatlarını ve özgürlüklerini korumayı tam ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir." (Madde 38)
- "Türkiye'de oturan herkes, din ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşit olacaktır. Din, inanç ya da mezhep ayrılığı, hiçbir Türk uyruğunun medeni haklardan ve siyasal haklardan yararlanmasına, özellikle kamu hizmet ve görevlerine kabul edilme, yükseltilme, onurlanma ya da çeşitli mesleklerde ve işkollarında çalışma bakımından bir engel sayılmayacaktır." (Madde 39)

Lozan'ı delmeyelim!
Anayasa'da ve Lozan Antlaşması'nda güvence altına alınan eşitlik ilkesine rağmen azınlıklar Türkiye'de asla kamuda görevlendirilmediler. Validen, kaymakamdan vazgeçtik, nahiye müdürü bile olamadılar. (Kendi azınlığını devletten uzak tutan Türkiye bir yandan da Avrupa parlamentolarına Türk milletvekillerinin seçilmesinden, Avrupa hükümetlerine Türk bakanların girmesinden övünç duydu!)
Askerlik hizmetini yerine getirmekle yükümlü kılındılar ama yetki ve sorumluluk alamadılar. Hrant Dink bile "Farklı muamele gördüklerini" ilk kez askerde hak ettiği halde çavuş yapılmamasıyla anladı. Bu ayırımcılık azınlık ailelerinde öyle depremler yarattı ki... "Öteki" olduklarını gizlemek için çocuklarına Türk isimleri koyan mı ararsınız, askerlikte ayrımcılık ve baskı kurbanı olmamaları için çocuklarını sünnet ettiren mi...
Artık bunları konuşmalıyız. 301 teferruat.
Bir yandan "Lozan'ı deldirtmeyiz" diye haykırırken, bir yandan da Lozan'ı delmek riyakarlığından vazgeçmeliyiz.
Anayasa'yı rejimin ve hukuk devletinin, Lozan Antlaşması'nı da Türkiye'nin varlığının güvencesi görüyor ve kabul ediyorsak, ikisinin de tüm hükümlerini hakkıyla uygulamalıyız.
Anayasa ancak bu şekilde korunabilir. Lozan Antlaşması da.
İnanıyoruz; gelip geçen ve de delip geçen Beyaz Atlı bize bunları yaptıracak.
Madam Ankine'nin dediği gibi, "Kanto henüz bitmedi." Bitmemeli.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA