Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Uzaylılarla birlikte olan kadınlar

Elif Şafak geçen hafta SABAH Cumartesi'ye verdiği röportajda "Uzaylı tabir ettiğimiz erkeklerle birlikteyiz," dedi, bununu üzerine Sami Tosun'un yorumları da gecikmedi...

Şimdi efendim, bizim gazetedeki Tuluhan Tekelioğlu'na bayılıyorum. Öyle söyleşiler yapıyor ki, ağır haber değeri olan lafları samimiyet meclisinde güzellikle alıyor insanın ağzından. Misal, ben mümkünü yok Sertab Erener ve Elif Şafak'la oturup, birlikte oldukları erkekleri anlattıramazdım. Oysa ona konuşuyorlar. "İkimiz de uzaylı tabir ettiğimiz erkeklerle birlikteyiz..." diyor Elif Şafak. Elif Şafak öyle böyle değil, Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasaydı, Şafak'ın kendini kurgulaması tam da Nobellikti... Yani siz bu kurgulanmış edebiyat selebritisine uzaylı tabir ettiği bir adamla birlikte olduğunu anlattırabiliyorsunuz! Bravo Tuluhan Tekelioğlu! Neyse efendim, biliyorum, çok haksızlık ediyorum ama Elif Şafak bende nedense bir 'rol' yansıması yaratıyor. Yani, aslında oynaması gereken rolü tüm hayatı boyunca oynamak zorunda bırakılmış, hani bu işten bir sıyırsa kırda bayırda yalınayak mutluluk içinde koşabilecek ama kendini tuhaf bir cenderede tutan bir rol modeli gibi. Misal, her fotoğrafta gözleri kısarak aynı pozu veriyor. Halbuki bi sal kendini, değil mi? Yok, "Fotoğraf çekilecek! Çek!" gibi bir militarist hava... "Şu kitabı şu olağanüstü ruh halinde yazdım çünkü ben olağanüstü birtakım haller yaşıyorum ve siz faniler bunu asla anlayamazsınız," gibi bir irtifa... Sonra, arkadaşım, niye sizin adamlar uzaylı olsun ki? Herkes çorap giyiyor ve bu çoraplar iki gün üst üste giyildi mi kokuyor. Bu kadar basit... Kaldı ki Elif Şafak, Sertab Erener'le ahbaplığını anlatırken, "Kimsenin kimseye alınmadığı, herkesin rahat, mütevazı, kendisi olabildiği bir ortamı yaşıyoruz birlikte," diyor. Eh, mütevazı insanların normal kocaları olur, Uranüs'ten Satürn'den gelmezler... Ama bizim tevazu kraliçelerimiz, "O kadar zamansız bir yerde duruyoruz ki, dünyevi şeylerle çok fazla ilgilenmedik," gibi demeçler de vermektedir bu esnada! Oh, oh! Aslında siz dünyalılar çok acayipsiniz kıymetli okurlar, kusura bakmayın. Bakın, bir teyzemiz, evde babasından kalma emekli maaşıyla ve basenleriyle birlikte yaşarken, birden bir evlilik programına katılacak cesareti kendinde bulur ve o an itibarıyla başka bir insan haline gelir. Geçen hafta da değinmiştim, bu teyzeler, saçlarını boyatarak geldikleri evlenme programında, bir kere ekrana çıkmış olmanın muzaffer ruh haliyle, 'yanıma yakışacak-beni taşıyacak' bir koca arayışına başlamakta ve uzaylıların kendilerini kaçıracağı günü beklemektedir... Ne var ki, onlar aslında bizim Hanife Teyze'mizdir. Kuru fasulyeyi akşamdan ıslatmakta ve birbirlerinin pilavlarını çekiştirmektedirler. Her biri, Yaprak Dökümü'nü izleyip yorum yapmaktadır. Bakınız, bu arada şu hiç seyretmediğim ama herkesten yorum dinlediğim Yaprak Dökümü'yle ilgili bir parça atayım araya. Şimdi, bu dizinin illa ki fragmanlarına denk geliyoruz ve Halil Ergün'ün artık psikolojik iğfal niteliği taşıyan o ağlamaklı repliklerini görüp arka odaya kaçıyoruz ya, bir arkadaşım, dizideki herkesle cinsi münasebete giren karakterin en son Halil Ergün'ün oynadığı role tecavüz edeceğini ve dizinin böylelikle muhteşem bir finale kavuşacağını söyledi, işte burada yeni bir zihinsel sıçrama yaşadım. Sahi, senaristler kafayı kırıp böyle şeyler yapsalar toplumsal bir Hollandalaşma yaşayamaz mıyız ki? Hatta o arkadaş bir de Uranüslü olsa falan... Hadi benim serbest çağrışımın suyunu çıkaran zihnimi bir kenara bırakalım da, bir şekilde medyanın ilgilendiği insanların aslında biz fanilerden bambaşka, feza boyutunda birtakım durumlarda olduklarını zannetmeleri işini nasıl izah edeceğiz? Hanife Teyze kendisini taşıyacak bir amca istiyor. Evlendi mi kocasından kalan emekli aylığı kesilecek ama o Monte Cristo Kontu'nu bekliyor. Gelecek, diz çökecek, beyaz eldivenleriyle uzattığı gül kıpkırmızı olacak ve, "Hanife, prensesim olur musun?" diye soracak. Bu arada, Hanife Teyze, ki 68 yaşındadır, "Eh, buraya kadar zahmet etmişsiniz, bir çay içelim bari," diye kendini ağırdan satacak... Ev isteyecek, yazlık ve araba da olursa fena olmaz diyecek... Abi, "Ben kontum be güzelim, şato olayı var bizde," dese, "Tapu kimin üstüne?" diye soracak... Şekil o şekil memlekette... Bu arada, ayıptır söylemesi, ben de zaman zaman bazı hanımlarla temas ediyorum, hiç uzaylıya denk gelmedim, hepsinin memleketi var, memleketten gelen tarhanası var, ha bire çorba içiyoruz. Bir komployla mı karşı karşıyayım, bunu bilemiyorum...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA