Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Monet'nin mutfağı

Büyük ressam Monet, aynı zamanda ağzının tadına düşkün dostlarıyla birlikte yiyip içmeyi seven, hayatın tadını çıkaran biriydi

Monet'nin resimleri bana huzur verir. Paris'e yolum düştükçe, Louvre Sarayı bahçesindeki Orangerie'nin özel sergi mekanında, onun, havuzundaki nilüferleri yansıttığı duvar boyu resimleri tavaf ederim. Geçen hafta, sevgili arkadaşım Serdar Arnas'ın rehberliğinde katıldığım Koptur'un Dünyanın Renkleri gezisinde, Normandiya kıyıları ve Loire şatolarının yanı sıra Monet'nin Giverny'deki malikanesi ve bahçelerini sonunda ziyaret edebildim. Yaklaşık iki ay önce İstanbul'u terk eden erguvanlar ve mor salkımlar, Monet'nin tablolarında ebedileşen bu bahçenin assolistleriydi. Monet'nin hayranlık duyduğum bir yanı da ağzının tadına düşkünlüğü ve dostlarıyla birlikte adam gibi yiyip içerek hayatın tadını çıkarması. Gençliğinde büyük yoksulluk çekmesine, çocuklarının annesi Camille'in çaresizlikten canına kıymasına rağmen, 40 yaşından sonra resimlerinden kazandığı parayla iyi bir hayat sürmüştü. "Bahçıvanlıktan ve resim yapmaktan başka bir işe yaramam," diyen Monet, geride müzeler dolusu tablo ve muhteşem bir bahçe bıraktı. Monet sabah 05.00 gibi kalkar, 11.00'e kadar resim yapar, en geç 12.00'de konuklarıyla birlikte sofraya otururdu. Evin en ferah yeri mutfak, aynı zamanda personelin yemek yediği mekandı. Mavi renkli çinilerle kaplı, duvarında altın rengi bakır tencere ve tavaların sallandığı bu resim gibi mutfakta pişen yemekler, hemen yan taraftaki, bütün duvarlarını bizzat Monet'nin sarıya boyadığı yemek odasında sarı renkli masanın etrafında yeniyordu.

ZAMAN SANKİ DURMUŞ
Büyük resim ustasının Perigord'dan kaliteli trüf mantarları, Alsace bölgesinden kazciğeri getirttiği, tavukları kendi kümesinde, mantarları ise evinin bodrumunda yetiştirdiği biliniyor. Monet'nin evinde sıradan bir menü, mevsiminde hollandez sos ya da zeytinyağı-limon soslu kuşkonmaz, ördek ciğeri ezmesi, Argentuil usulü piliç ya da kuzu ve elmalı tarttan oluşuyordu. Sofrada konuşulan konular genellikle yemek üzerineydi. Monet, mutfağından sofraya getirilen birbirinden nefis yemeklerin övülmesinden hoşlanır, sofrada başta yemek olmak üzere eğlendirici konular yerine, örneğin sanat üzerine konuşmayı barbarlık sayardı. Sanat, genellikle yemekten sonra kahve içmek için geçilen atölyede tartışılırdı. Bugün sanki Giverny'de zaman durmuş gibi; ölümünden 87 yıl sonra bile Monet'nin kendi elleriyle diktiği çiçeklerin kokusu insanın başını döndürmeye devam ediyor. Malikanenin mutfağı pırıl pırıl, yemek odası sanki az sonra gelecek konukları bekliyor. Tek eksik var, büyük ustanın kendisi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA