Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Mega Center Caprice Gold Cami!

Cübbeli Ahmet Hoca... Ve... Mega Center Caprice Gold Camii!!! Oldukça şaşırtıcı bir üçleme. Bu 'kokteylin' mimarı işadamı Fadıl Akgündüz. Akgündüz, Bayrampaşa'da inşaatı süren yedi yıldızlı otelinin yanında bir cami yaptırıyor. Caminin temeli Cübbeli Ahmet Hoca tarafından atıldı. Caminin adı ise: Mega Center Caprice Gold Cami. Oysa ben daha Fiyapı İnönü Stadı'na, Türk Telekom Arena'ya 'alışmaya' çalışıyordum. Otel hızını alamayıp yedi yıldızlı olunca, caminin adı da böyle oluyor demek ki. Namazı hangi camide kılacaksın? Mega Center Caprice Gold Cami'de. Ultra postmodern bir fotoğraf.

***

Ne yazık ki kapitalizm dokuz canlı! Ne zaman krize girse yolunu bulup komadan çıkıyor. Kullandığı yöntemlerin en hası ise muhalefetin içini boşaltmak. Kavramların gerçek anlamını tahrip ediyor. Her şeyi kuşatıyor, etkisiz hale getiriyor. Doğu Almanya'nın yıkılışını konu alan Elvada Lenin filmini hatırlayın. Yıkılışın ardından ortaya çıkan bir uydu anteni firması, ürünlerini, kırmızı zemin üzerine sarı çanak anten çizimi ile pazarlıyordu. Benzer çok sayıda örnek var. Aynı durumu uzun zamandır İslami kesim ve dindarlar da yaşıyor. 20 yılda 'Tekbir Giyim'den Mega Center Caprice Gold Cami'ye gelindi. Başlangıçta cemaatin ve Müslümanların iyiliği için ticaret yapılır ve dindarların birbirinden alışveriş etmeleri teşvik edilirdi. Bunun sonucunda dindar piyasada dini semboller ve isimler ticarileşmişti. Gelinen noktada küresel sermaye ile entegrasyon yaşanıyor. Küresel simgeler, isimler kullanılıyor. Cübbeli Ahmet Hoca ve onun bağlı bulunduğu İsmailağa cemaati, İslami kesim içindeki anti-modernist hareketlerin başında gelir. Ayrıca dindarların yoksul kesimine dayanır. Cübbeli Ahmet Hoca'nın temelini attığı caminin adı ve 'mega'lığı bir başka aşamaya geçildiğini gösteren sosyolojik bir fotoğraftır.
***

Oysa bir cami nedir? Bir ibadethane. Allah'a en yakın olunan an, secde edilen yer. En 'çırılçıplak' olunması gereken vakit değil mi? 'İman çıplaktır, elbisesi takva, süsü utanmak, meyvesi ise ilimdir.' buyurmaz mı hadis-i şerif? 'Mega' otelde kalmak, 'mega' camide namaz kılmak... 'Mega hayatlar', bolluk ve büyüme ruhları dinlendirmiyor. 'Açlığı' gidermiyor. Daha çok tüketiyoruz, büyüyoruz. Hayatlarımız 'mega' oluyor. Eyvallah! Lakin ruhlarımız 'mikro' kalıyorsa! Çünkü iktisadi akıl her şeyi tutsak alıyor. Hayatın ve her şeyin içeriğini boşaltıyor. İmaj ve hakikat yer değiştiriyor. HHH Aklıma, Mustafa Kutlu'nun Sır hikayesi geliyor. Kutlu, hikayesinde kente gelince modern hayatın her şeyi olduğu gibi kendisini de iğdiş edeceğini düşenen tasavvuf ehli şeyhin ortadan kayboluşunu anlatır. Hikayenin kahramanı şöyle konuşur: "Sanki samur kürklü bir şehzade imişiz gibi bizi koltuklayıp Mercedes arabalara bindirerek şehir yerinde inşa ettikleri tekkeye indirdiler... Yahu siz bu kadar parayı helalinden nasıl ve ne yoldan kazandınız da bu tekke binasının duvarına döşemesine sıvadınız..." Sonra yavaşça sırığını çıkarır, yere kor, cübbesinden soyunur ve tekkeden çıkıverir. Ruhi Su ne güzel söylerdi: "Ben melamet hırkasını kendim giydim eynime," diye. Bugünün efendileri melamet hırkası yerine 'parlaklığı' giyiniyor. Kaybolmuyorlar, buharlaşıyorlar!

HAFTANIN DUASI:
Allah şaşırtmasın!



YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA