Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Eşinize 'nasılsın' diye sordunuz mu hiç?

Allah'ın emri ve Peygamberin kavliyle", diye başlattığımız evlilikler çoğu kez; Allah'ın emrine ve Hz. Peygamber'in kavline göre yürümüyor. Çünkü bizler evlendikten sonra kendi emrimizi ve kavlimizi- sözümüzü Allah'ın emrinden ve Hz. Peygamber'in kavlinden öne alıyoruz. Kendimize hayat ortağı, dert ortağı, yol arkadaşı seçeceğimize emirleri harfiyen dinleyecek bir robot arıyoruz. Böyle yapıyoruz. Şöyle düşünün "kızı istediğimizde babasına, kendime ve çocuklarıma hizmetkâr, canım sıkıldığında da şiddet uygulayacağım dayanıklı birini arıyorum" desek, hangi baba bu talebe evet der. Elbette bunu demiyoruz ama aslında yaptığımız bu.

Boşanma davalarını kadınlar açıyor

Boşanma davalarına baktığınızda göreceğiniz manzara bunu doğruluyor. Çünkü boşanma davasını açanların büyük yüzdesi kadınlardır ve kimi kocasının maddi yetersizliğinden, kimi huy değişikliğinden, kimi şiddetinden, kimi vefasızlığından şikâyetçi olarak hâkim karşısına çıkıyor. Bu cümlelerimden sadece suçlu olanlar erkeklerdir, sonucu çıkarılmamalıdır. Ortada bir problem varsa, bu problemin çevresinde olan herkeste aslında problem vardır. Şöyle veya böyle. Kimse durduğu yerde hırsız, arsız veya rezil olmak istemez.

Aile probleminde hâkim kim olmalı?

Ailenin reisi ve büyüğü kimdir? Diye sorsam büyük çoğunluk "erkek" diyecek. Biraz daha femen olanlar ise "Kadın" cevabını verecektir. Aslında problem burada başlıyor. Çünkü bu da bizim evliliğe adım attığımızda verdiğimiz ahdimize uygun düşmüyor. Çünkü biz evlenirken Yüce Allah'ın emirlerini ve Hz. Peygamber'in yolunu, sünnetlerini, kendimize rehber edinmiştik. Böyle başlamıştık ya.

Kadının hakkını vermek zorundayız

Erkek kendisi hakkında neye razıysa, eşi için de aynı şeye razı olmalı. Erkeğin nefsi varsa kadının da vardır, erkeğin dinlenme ihtiyacı varsa, kadının da vardır, erkeğin arkadaşlarıyla zaman geçirme ihtiyacı varsa, kadının da vardır, erkeğin hacca ve umreye ihtiyacı varsa, kadının da vardır, erkeğin güzel giyinmeye ihtiyacı varsa, kadının da vardır, erkeğin ibadet ihtiyacı varsa, kadının da vardır, erkeğin baba ve annesine hizmete ihtiyaç varsa, kadının da vardır. Bu liste hayli uzayıp gider. Özetle dediğimiz şudur. Erkek insan ise, kadın da insandır. Erkek Allah'ın sevgili kuluysa, kadın da Allah'ın sevgili kuludur. Birinin ötekine üstünlüğü yoktur. Üstünlük cinsiyette değil, imandadır, ahlak ve karakterdedir.

Eşinizden helallik isteyin

En az yaptığımız budur. Kendimize yediremeyiz. "Hanım hakkını helal et" demeyi erkekliğe yakıştıramayız. Hanım hakkını helal et demek yerine 10 km koşu yapmayı kabul ederiz. Yetişme tarzımızda sıkıntı var aslında. Bence her erkek eşine hak helal ettirmek zorunda. Çünkü eşlerimizin üzerimizde hayli hakları vardır. Sayayım isterseniz; çocuklarımıza hizmet, bize hizmet, ağır sözlerimize katlanma, çileye sessiz kalma, tahammül ve daha yığınla sıkıntı. Kadın hep özveride bulunur. Erkek ise hep ister. Onun için her birimiz eşimize özür ve helallik borçluyuz.

Kadınlar kocalarından çok şey mi istiyor?

Sizce bir erkek durup dururken karısından soğur mu? Kuran-ı Kerim karı-koca için "birbirlerinin örtüsü" cümlesini kurar. Erkek durup dururken örtüyü açmaz. Kadın da öyle. Bir evlilik yıkılacak duruma gelmişse bunda iki tarafın da hatası vardır. Kadın bazen kocasından öyle şeyler ister ki, erkek çaresiz hale gelir. Annenibabanı terk et der, aşırı lüks ve şatafat ister. Gücün ötesini ister. Erkek bu evlilikten kaçar. Firar etmek ister. Çünkü ya kişiliğini yitirecek veya özgürlüğünü seçecek. Bu manzarayı tam tersine çevirip aynı soruları kadın adına da sorabiliriz. Burada da değişen bir şey yok. Dinin öngördüğü vicdani ölçüler yerine şahsi, nefsani temennilerimizi öne alıyoruz. Sıkıntı burada.

Eşinizi önemseyin, dinleyin

Eşinizle sohbet ediniz. Sorun. Merak edin. Derdi varsa ilk size danışsın. Sizler de her konuda kendisine danışın. Sizin kendisine danıştığınızı görünce size olan saygı ve sevgisi artar. Siz onu ezdikçe sizden uzaklaşır. Sindirirseniz, ileride bunun kötü etkilerini çocuklarınızda görürsünüz.
Kocam ölse de kurtulsam!
İnternet sitemdeki e-mail adresine yazılan mailler arasında bu cümleyi sık sık okuyorum. 60 yaşına gelmiş bir hanımefendi bunu yazabiliyor. "Kocam ölse de zulmünden kurtulsam" diyor. Bıkmış, usanmış. Sevgi ve aşk yerini nefrete bırakmış. Kadını bu hale getiren kocanın günahı az değildir herhalde.

Eşiniz size Rabbin bir lütfudur
Eşinize; nasılsın, bir sıkıntın var mı, bugün kendini nasıl hissediyorsun sorusunu bol bol sorunuz. Kadın kocasına, koca karısına. Aslında her biriniz eşiniz için birer nimetsiniz. Nimet elinizdeyken kıymetini bilin. Yarın kaybettiğinizde değerini anlarsınız. Ancak yapacak bir şey kalmaz. Bir de ömür kavga ve hır-gürle harcanacak kadar uzun değil.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA