Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Nal ve altın üstüne

Hayırdır inşallah diyelim. Çok şeyimiz tepetaklak olmakta.
Biz hep "Asker milletiz, erkek milletiz" diye gür sesler dinleyerek yetiştik.
Öyleyken son zamanlarda ülkemizdeki apolet yaldızlarının ferini söndürmek için elden gelen yapılmakta. Sabah akşam general avına çıkılmakta adeta.
Birkaç yıl önce olsa, böyle bir durum Türkiye'yi sallardı. Şimdi sızıldanmalardan başka tepki yok. Görüntü İngiliz şairinin ünlü dizelerini akla getiriyor:
"Dünyanın sonu böyle gelir; Gümbürtüyle değil, iniltiyle."
Erkek millet olmamız konusunda durum daha da şaşırtıcı. Dünya bizi kara bıyıklı, çatık kaşlı, yağız bir ulus diye bilir. Nüfusumuzun o tarife uyan yarısı, öteki yarıya cins-i latif dese de karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmemeye bakar.
O anlayışa göre erkek üstünlüğünün en tartışılmaz kanıtı kas gücüdür. Spor da o gücün en belirginleştiği alandır.
Nitekim tarihin sayılı cihan pehlivanları kara bıyıklı ulusumuzdan çıkmıştır. Gol atılınca statlarımızdan erkek kükremesi yükselir. Beşiktaşlılarımız kartal, Cimbomlularımız aslandır. (Fenerlilerin kendilerine kanaryayı nasıl yakıştırdıklarını hiç anlayamam!)
Gelgelelim son günlerde dip tarafımızda bir acayiplik baş gösterdi. Dip dediğim, temel yani. Sporun temelinin atletizm, o dalın en önemli yarışmalarının da koşular olduğu söylenir. Yazık ki uluslararası spor olaylarının o kulvarında biz hep nal toplarız. İşte söz konusu dalda üst üste altın ve gümüş madalyalar toplayıverdik birdenbire.
Ama işe bakın ki müjde getiren atletlerimizin hepsi "eksik etek"!
Vallahi bu sürpriz bıyık ağartır.

***

Konunun netleştirilmesi gereken bir başka yanı daha var. (Hem ucu şu dönemdeki en çetin sorunumuz durumuna gelmiş olan Türk- Kürt ayrılığına dayanan bir "yan".)
Başarılı atletlerimizden birine ilişkin haberi ekranda izlerken bir erkek arkadaş "İyi de, bu kız Türk mü?" dedi. Afrika kökenli olmasını kastediyordu.
Yüzüne bakışımdaki eleştiriyi fark edince ekledi hemen: "Yani, vatandaş ama, ödünç almışız gibi değil mi?"
Sordum: "Sen bahçene diktiğin çiçeği ödünç mü sayarsın?" İşin tuhafı, muhatabım Osmanlı hayranı bir üniversite mezunuydu.
Büyükçekmece yakınlarında oturuyorum. Her gün yanından geçtiğim köprü bence dünyanın en çarpıcı mimarlık başyapıtlarından biri. Hele geceleri aydınlatılınca tanrıçalara layık bir gerdanlık oluyor.
Kim bu güzelliğin yaratıcısı? Sinan.
Onun için de "Ermeni mi, değil mi?" tartışması var.
Yahu, diyelim ki su katılmamış Ermeni. Mevlana da yüzde yüz Acem. Hatta, Karagöz safkan Yunanlı. Neyi gösterir bütün bunlar?
Mirasçısı olduğumuz müthiş imparatorluğun sentez yapma gücünü!
***

Amerika "beyaz ülke" olmaktan hızla çıkmakta. Karardıkça kararıyor rengi.
"Kanı bozuluyor" mu diyeceğiz?
Yeni bir şey değil o potadaki kaynaşma. İki yüzyıl boyunca dünyanın dört yanındaki seksen sekiz kavmin insanlarını bağrında topladı. O sayede süper güç oldu.
Ecdadımızın kendi döneminde aynı duruma gelebilmesindeki tılsım da zekice insan devşirme yöntemidir. O harika örnek kendi geçmişimizde durup dururken günümüzde beyazıyla, siyahıyla, kadınıyla, erkeğiyle, Türküyle, Kürdüyle bütün insanlarımıza kucak açmaktan kaçınmak ise düpedüz avanaklıktır.
Avanaklar hiçbir yarışta altın alamaz, nal toplamayı sürdürürler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA