İstanbul Boğazı'nın, Marmara'nın engin sularından nice İstanbullu'nun sofrasına her gün balık taşıyan emektar ağlar, artık sanatsal bir serüvenin parçası. Sanat hayatının 20 yılını Cenevre'de geçiren Semra Özümerzifon'un Türkiye'ye kesin dönüş yaptıktan sonra hazırlamaya başladığı "Rumelikavağı'ndan Anadolu'ya Ağ" sergisinde rengarenk balık ağları, ilgi çekici birer sanatsal metaya dönüşerek izleyiciyle buluşuyor. Sanatçı, balık ağlarından doğan ilhamla ortaya çıkan ürünlerin, Rumelikavağı'ndan Anadolu'ya yayılan bir sanat paylaşım ağına dönüşmesini ümit ediyor. Fotoğraf sanatçısı oğlu Kemal Şirin'in balıkçılar ve balık ağları arasında yaptığı kadrajlar eşliğinde sunulan ağların, Özümerzifon'un resim ve heykel sanatında kullandığı tekniklerle ortaya koyduğu yeni formuna alışmak hiç de zor olmuyor. Iskartaya çıkmış, atık balık ağları tuvalin ve boyanın yerini alıyor. İnsan, deniz ve balık ilişkisi, bir mesleki araç olarak, taşıdığı tüm renkliliğiyle resim ve heykel sanatına yansıyor. Özümerzifon, bu yeni ve oldukça farklı tekniğe "ağlıboya" dediğini söylüyor.
Renk ve doku hazır
Ağlarla olan macerasının "deneysel" olarak başladığını ifade eden Özümerzifon, çalışmalarındaki ana malzemenin atık balık ağları olduğunu ve karışık teknik kullandığını dile getirdi. Özümerzifon, "Balık ağlarını toplamaya başladığımda tam olarak ne yapacağımı bilmiyordum. Yağlıboyadan geldiğim için, resimle ağların arasında büyük bir paralellik gördüm. Çok radikal bir değişiklik gibi görünse de aslında resimdeki doku ve renk bunda zaten hazır. Onlarla kompozisyonlar yapıyorum" diye konuştu.