Duymuşsunuzdur
Ayvalık'ta
Cunda Adası'nın iri iri baklaları ünlüdür. Bu iri baklaların içi çıkarılır, tanesinin kabuğu da soyulduktan sonra çiğ çiğ yenir. Ben bayılırım çiğ çiğ iri bakla içi yemeye. Ben bayılırım ama gel gör ki bizim
Sevgi Jersche pek bayılmaz, ne zaman elime alıp ağzıma atsam
"Can Aksın dikkatli ol, bakla öyle yenmez. Babaannem 'çok yemeyin zehirlenirsiniz' derdi" diyerek ne bakla tadı bırakırdı ne de keyfi. Kendisi psikolog ya
"Vardır bir bildiği" diyerek ben de bakla yemeyi onun olmadığı zamanlara bırakırdım. Yine de en çok iki tane baklanın içindeki
8- 10 bakla tanesini yiyebilirdim. Önceki gün kendisini çok üzgün gördüm.
"Hayrola" dedim. Gözlerinde yaşlar belirdi ve
"Komşumuzun bir yaşındaki oğlu, 'bakla zehirlenmesi'nden hastaneye kaldırıldı, yoğun bakımda" dedi. Anne
Alman baba
Türk olan komşular akşam yemeğinde bir de
"fava" yapmışlar. Fava, kuru baklanın sıcak suda eritilmesiyle ve soğan, zeytinağı, şeker gibi maddelerin karıştırılmasıyla yapılan bir çeşit meze.
BİTKİSEL HAYATA GİRİYOR
Evin bir yaşındaki oğlu ağzına verilen bu yumuşak yiyecek favayı çok beğenmiş. Eliyle hep onu işaret edermiş. Onlar da bir kase favayı çocuğa yedirmişler ama sonu
"felaket" olmuş. Birden fenalaşan çocuğu apar topar
Ayvalık Devlet Hastanesi'ne götürmüşler. Yoğun bakımdaki bir yaşındaki bebek son olarak
"bitkisel hayata" girmiş. Hem psikolog hem gazeteci
Sevgi Jersche'ye güvenim tam da, ben yine de benim sevgili doktor arkadaşım
Alper Güngör'e de bu konuyu sorayım dedim.
"Can Hocam, enzim eksikliği nedeniyle bu tip zehirlenmeler oluyor" dedi. Zaten halk arasında
"bakla zehirlenmesi", tıp literatüründe ise
"favizm" olarak niteleniyormuş. Bu bir hastalıkmış. Bu hastalığın doğmasına esas olan neden de, genetik yollarla geçen bir enzim eksikliği ya da yetersizliği imiş. Kısa adıyla
G6PD olarak bilinen,
"Glikoz 6 fosfat denidrogenaz" adındaki enzim, kan hücreleri için çok önemli bir koruyucu imiş. Bu enzimin eksikliği ya da yetersiz olması, bir tetiklemeyle birlikte kan hücrelerinin parçalanmasına yol açıyormuş. Tetikleme olmasa bile genetik yollarla enzim eksikliği olan bebeklerde etkili olabiliyormuş. Örneğin çok yaygın olan yeni doğan bebeklerdeki sarılığın başlıca nedeni bu enzim eksikliği imiş.
TETİKLEYİCİLERİ VE SONUÇLARI
Enzim eksikliğini tetikleyip kansızlığa neden olan tetikçilerin başında bakla geliyor. Kuru ya da taze, pişmiş ya da haşlanmış bakla fark etmiyor. Hatta bakla tarlasındaki tozlar bile enzim eksikliğini tetikleyip, kişiyi kansız bırakabiliyormuş. Bakla kadar olmasa da yine evlerde kullanılan naftalin tozu, halkımız tarafından yaygın olarak kullanılan bactrim, aspirin ve sıtma ilaçları, bazı parazit ilaçları gibi bir dizi tıbbi ilaç da bu
"favizmi" tetikleme işlevi yapabiliyormuş. Kırmızı kan hücrelerinin korunmasını sağlayan bu enzim eksikliğinin bakla, ilaç ya da enfeksiyonla tetiklenmesi sonucunda hastanın kan değerleri aniden düşüyor. Ateş, karın ağrısı, idrarın koyulaşması (kan işeme) ve sararma en belirgin işaretler. Korkmayın geç kalınmazsa enzim eksikliğinin değil de, kansızlığın tedavisi de var. Önce kan takviyesi yapılır, kan yapıcı haplar ve yiyeceklerle kan değerleri yükseltilir. Bu hastalığın ortaya çıkmasıyla kadınlarda ve erkeklerde normal kan değerleri çok hızlı bir şekilde yarı yarıya düşebiliyormuş. Bu hastalıkla ilgili bir diğer ilginç veri ise, erkeklerde daha yaygın olarak görülmesi. Bunun nedeni de enzimin (
X) kromozomuyla taşınması. (
XY) kromozomları taşıyan erkek, bu enzim eksikliğine karşı savunmasız kalıyor. Oysa (
XX) kromozomlarını taşıyan kadının bu enzimi taşıma şansı artıyor.
G6PD enziminin insan vücudunda olup olmadığını, düzeyinin ne kadar olduğunu basit bir kan testiyle öğrenmek mümkün olabiliyor.
Dr. Alper Güngör, enzim eksikliğini tedavi etmenin henüz tıp literatüründe imkan dahilinde olmadığını özellikle vurguluyor.
Güngör, "Tedavi edemezsiniz, ama bu eksikliği biliyorsanız gerekli önlemleri alır ve sorun yaşamazsınız" diyor.