KÜRESEL krizden çıkışla birlikte yeni fırsatlar gündeme gelmeye başladı. Başta ABD olmak üzere Avrupa ve Uzakdoğu’da bugüne kadar denenmemiş pratik girişimler büyük ilgi görüyor.
Para dergisi bu haftaki kapak haberinde “small business” (küçük işler) kategorisinde yakın geleceğin en kolay girişimlerini hazırladı. İşte derginin yazarı Nur Demirok’un hazırladığı birbirinden ilginç ve basit 15 girişim önerisi.
Kaldırım üstü “dip sos” büfeleri
İngilizcede çeşidi yüzlerce olan çerezlik ve mezelik soslara kısaca “dip” deniyor. Tam açılımı ise “dip sauce!” Kelimenin niteliğinden anlaşılacağı üzere bu soslar içine “katık malzemesi” daldırılarak yeniyor ve oldukça lezzetli bir fast-food alışkanlığı.
“Dip” İngilizcede “daldırmak” anlamına geliyor ve soslar katıkla birlikte ayaküstü yeniyor. Uygulamanın şimdilik Türkiye’de bir benzeri yok. Sistem oldukça basit...
Bildiğimiz “parmak patates” (Amerika’da ‘french fries’ deniyor) bu pratik fast-food beslenme türünün “katık” maddesi. Ayrıca klasik “cips” şeklinde ya da yuvarlak formda olan patates biçimleri de var. Dipler rengârenk çeşitli salçalardan oluşuyor. “Avokadolu”, “karidesli”, “keskin acılı”, “parmesan peynirli”, hatta “siyah havyarlı” olmak üzere birçok çeşidi var. Kimi girişimciler “çikolata” ve “karamel sos” başta olmak üzere tatlı dip çeşitlerini de imal ediyor. Fakat tezgâh üstünde dip sayısı genellikle 20 adedi geçmiyor.
Sistemin çalışması oldukça basit: Aynen “burger” işletmelerinde olduğu gibi kızarmış patatesler karton külahlara konuyor ve yine kartondan üretilmiş kâselere doldurulan diplerle servis ediliyor. Parmak patateslerin boyları bilinenden daha büyük... Daldırma işlemini kolaylaştırmak için diğer cips türleri kaşık gibi bombeli yapılmış. Bu tatları deneyenler “dip”ten daha lezzetli bir gıda olamayacağı iddiasında. Tabii yanında mutlaka soğuk bir “kola” olmak şartıyla! Fiyatları ise fast-food dünyasına göre hayli rekabetçi düzeyde... İşyerlerinin hem mobil hem de sabit olması mümkün. Kısacası bizim damağımıza uygun, düşük yatırımlı, bol kazanç vaat eden bir iş!
Çıtır simit yanında özel peynir!
“Dip büfeleri” dışarıda yayılırken bunun kendi kültürümüze adapte edilmiş şeklini de düşünmemiz lazım. Bir bakıma dip kültürünün oldukça otantik ve bize özgü şekli!
Bu kez sahnede patates yerine bildiğimiz çıtır simit var. Bu projede “dip”in yerini sürülebilir kıvamda çeşitli peynir lezzetleri alıyor. “Labne”,“beyaz” ya da “krem peynirler!” Tercih ve tasarım yaratıcılığınıza kalmış! Bu iş için en az on çeşit sürülebilir peynir yaratmak olası. Hepsi sağlıklı porsiyonluk fabrikasyon ambalajlarda...
Kaşar peynirinin krem formunu dahi bu amaçla başköşeye oturtmak mümkün. Sunulan menü sadece “çıtır simit”, “porsiyonluk peynir kasesi” ve “sıcak bir çaydan” ibaret. Bu nefis menüyü hemen her yere taşımak mümkün. Hatta sokak simitçileri için böylesi yeni proje bir aşama olabilir. Bu, üçgen peynirlerin yanına fabrikasyon yeni lezzetlerin gelmesi demek!
Müşteriler ise gurme zenginlerden, fukara vatandaşa kadar geniş bir yelpazeyi içeriyor. Risk yok, müşteri ise pek çok!
Acısı ayarlı aile boyu ketçap
Raflarda görülen ketçapların gramajları genellikle birbirinin aynısı...
“Aile boyu” şeklinde büyük bir ambalajda sunulan ve neredeyse tükenmeyen bir ketçap formu düşünün. Üstelik üretimi de oldukça kolay. Gıda kodeksine göre uygun koruyucularla takviye edilmiş bu ketçap, özellikle büfeler, restoranlar, fast food zincirleri ve pizzacılar için. Tüm mesele ambalaj biçiminin tasarımında...
Üstelik bir başka özelliği daha var: Ürünün acılığını siz ayarlıyorsunuz! Ambalajın içindeki özel hazne ufak bir ayar düğmesiyle akış yönüne istenen dozda biber özütü karıştırıyor! “Duyusal acılık indeksi”ne göre en acı ketçapı dahi ufak bir dokunuşla “imal etmek” mümkün! İlk uygulama Meksika’da yapılmış ve sonuçlar oldukça etkileyici! Saf biber özütü ve klasik ketçap yan yana! Özel aparat geliştirmek ise size kalmış. Çünkü mevcut örnek şimdilik patent koruması altında. Ancak üreticisi ketçap formülünü açıklamaktan çekinmiyor.
İşte biberi ayarlı üniversal ketçap formülü aynen şöyle: Yarım litre corn syrup (mısır şurubu), Q.s. (yeteri kadar) üzüm sirkesi, 2.5 litre yumuşak su, 150 gram şeker, 25 gram tuz, 200 gram soğan tozu, 100 gram sarımsak tozu, 20 kiloya tamamlamak üzere 28 ila30 brix taze domates salçası. Ayrıca 100 gramlık özel hazne için tercihan “habanero” biberi. (Şanlıurfa’da yetişen ‘cayenne’ türü bir biber tam bunun karşılığı olabilir.)
Sokak tipi “galoş” üretimi
Amerika’da bu kılıflara “drizzle boots” deniyor. Bir cins estetik nitelikli ayakkabı galoşu. Ayakkabıları yağmurdan, çamurdan ve kardan koruyor. Erkek ya da kadın fark etmiyor. Her numara ayakkabının üzerine geçirilebilen çıt çıtlı bir kolaylık!
Galoşlar özellikle saydam “vinil”den (vinyl)yapılıyor. Bot giyer gibi geniş ağzından ayakkabıya geçiriyorsunuz. Galoşların estetik bir görünümü var. Taban kısmı uzun süre yürümekle aşınmıyor. Yapılacak yatırım sadece sıcak çeneli bir baskı aparatı ve basit bir kalıp makinesinden ibaret. Bayan çeşitleri için topuk yapmak da mümkün. Plastik materyali “zamac” türü ultrasonik baskıyla yapıştırmak hem büyük kolaylık hem de üretimde yüksek hız sağlanması açısından önemli bir ayrıntı.
Mağazalar için fiyonk kiti
Hediyelik eşya satan çoğu mağaza paketlerin üzerine yapıştırılan fiyonkları piyasadan hazır alıyor. Oysa bunun çok basit bir aleti var. Fiyonk üretmek için kullanılan bu basit gereç “home based business” (evde yapılan işler) kategorisinde ödül almış bir alet. Tercih özelliği, maliyet tasarrufu ve çeşit kolaylığı sağlaması...
İsme özel çikolata üretimi
Yine basit bir yatırım daha... Amaç isme özel çikolatalar üretmek! Bu çikolataların değişik amaçlarla farklı biçimde tüketilmesi pazarlama açısından bir avantaj! Projede imalat için önce “manuel baskı kalıpları”na ihtiyaç var. Seri üretim yapan makineler çok pahalı! Üretim tam bir “ustalık” işi...
Önce çikolata materyali kalıplara dökülüyor. Kalıplar kare, dikdörtgen, daire veya üçgen formunda olabilir. Tamamının içleri teflon kaplanmış emayeden.
İkinci bir kalıpla çikolata üzerine çeşitli baskılar yapılıyor. İstenen ismi ya da logoyu sertleşmiş çikolata kalıbı üzerine basmak mümkün. Baskı tekniği tamamen ikinci kalıbın özelliğine bağlı. İsim, logo, çizim gibi birçok görüntü unsuru uygulanabiliyor. Hatta davetiye, mesaj bile basmak mümkün. Oluşan ürünler tipik bir promosyon malzemesi aynı zamanda. İnsan isimleriyle şekillendirilmiş çikolatalar ise tam bir sürpriz havasında.
Üretim materyali oldukça kolay temin edilebiliyor. Mermer tezgâh ve döner tamburlu “ben mari kazanı” en başta gelen üretim gereçleri.
“Koko yağı” ve “kakao karışımı” ustalık isteyen bir iş. Eğer sadece isimler üzerinde çalışılacaksa hoş bir ambalajla bu işi perakendede ticari hale getirmek mümkün.
İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne göre bugünlerde en çok konan isimler erkelerde Yusuf, Mustafa, Mehmet, Ahmet; kızlarda ise Zeynep, Elif, Ayşe ve İrem.
Uygulama inovasyona çok açık. Şirketlerin özel basılmış logoları aynı zamanda lezzetli bir el ilanı olabilir!
Ve son bir not: İsme ve logoya yönelik çikolata satışları web üzerinden Amerika’da neredeyse küçük bir endüstri oluşturmuş durumda! Tamamen “home based” (evde yapılabilecek) işler kategorisine girmiş kazançlı bir uğraş!
Renkli manzaralı uydu alıcıları!
Önce görüntü kirliliğini artırır diye düşünmemek lazım. Sanat görselleriyle desteklenirse uydu alıcıları oldukça estetik olabiliyor.
Şimdi uydu alıcılarına görüntü giydirmek bazı Güney Amerika ülkelerinde bir moda halinde. Uygulamada pop-art çizgiler ve ünlü tabloların reprodüksiyonları var. Kimi girişimciler ise uydu alıcılarındaki boş alanları birer reklam mecrası gibi kullanıyor.
Bir bakıma her uydu alıcısı out-door reklamcılığı için değişik bir seçenek gibi. Dikkat çekmesi bir yana, estetik reklamlar için hoş bir platform aynı zamanda. En büyük tehlikesi ise estetikten uzaklaşarak görüntülerin bayağı hale gelmesi!
Kısacası baskılı uydu alıcılarını üretebilir veya mevcutları yeni bir reklam mecrası olarak ilk siz kullanabilirsiniz. Dahası binaları ve caddeleri birer çiçek tarlasına dönüştürmeniz de mümkün. İş yaratıcılığınıza ve estetik duyarlılığınıza kalmış.
Marketler için “eko-torba” üretin!
Tüm dünyada şimdi çevreci anlayışın etkisiyle bir “eco-bag” furyası başladı ve son hızla devam ediyor. Çünkü en büyük tehlike bildiğimiz plastik poşetler. Yıllarca doğada kalıyor ve inanılmaz ölçüde çevre kirliliğine neden oluyor.
“Eco-bag” marketlerin kullandığı taşıma torbalarına verilen isim. Çevreye saygılı bu taşıma torbaları pamuklu kumaş veya “jüt”ten yapılıyor. Hindistan orijinli “jüt” bitkisel bir elyaf. Fakat “jüt”ten yapılan torbalar fazla işlevsel değil. Üstelik pamuk elyafı kadar da doğada kolayca çözünmüyor.
Çevreye saygılı süpermarket zincirleri şimdi “eko-torba” kullanımına hız vererek plastik torbalardan vazgeçme aşamasında.
İlk örnek İngiliz “Tesco”da hayata geçmiş. Yüzde yüz geri dönüşümlü pamuklu elyaftan dokunmuş çantalar büyük miktarlarda servise alınmış. Ancak bir sorun var: “Eko-torbalar” plastiğe göre hayli pahalı! Fakat bunun da çaresi sonunda bulunmuş. Torbaların üzerine reklam alınarak sorun aşılıyor.
Bez torbalar ilginç bir reklam mecrası ve uzun süre dayanıyor. Aynı yöntem Amerika’da da geçerli. Elyaflı torba kullanan müşterilere bu torbaları yeniden getirmeleri halinde alışveriş indirimleri uygulanıyor. Üretim için ufak bir atölye yeterli. Elyaf niteliği nedeniyle proje gümrük mevzuatına pek takılmıyor. Tıpkı eski fileler gibi keten elyafından ve pamukludan yapılanları var.
Bangladeş ve Hindistan kalitesiz jüt torbalarla bu pazarı ele geçirmek üzere. Başta yerli zincirler olmak üzere dışarıdaki marketlere çok sayıda torba imal ediyor. Ülkemiz için fırsat sağlayan yeni bir iş olabilir. Fiyatı düşük tutmanın yolu ise defolu parti malı kumaş kullanmaktan geçiyor. Hâlihazırda “Sultanhamam” piyasasında epey hammadde stoku var. İsteğe göre reklam yerine baskı yapın ve büyük mağazaların torba tedarikçisi olun. Bu yeni iş büyük şans vaat ediyor.
Harika bir fikir: “Eko kervan”
Başlık sizi şaşırtmasın! Yine bir turizm aktivitesi! Tek bir sezonda yüklü paralar kazanmanız mümkün.
Bu uygulama da tıpkı bisiklet turları gibi ses getirecek cinsten. Bir bakıma onun daha otantik ve canlı şekli. İsmi üzerinde: “Eko kervan” hem çevreye dikkat çekiyor hem de “kervan” sözcüğüyle turistlere masalsı bir mesaj veriyor.
Uygulama halen Meksika, İngiltere, Peru, Yunanistan gibi ülkelerde epey tutmuş durumda. Hem yetişkin hem de çocuk turistler için büyük motivasyon olmuş! Bizdeki canlı örnekler maalesef sadece tekil olarak Kapadokya yöresinde görülüyor. Bunlar organize olmamış yerel karakterli bireysel girişimler.
“Eko-kervan”ın yatırım malzemesi ise daha çok “eşek” ve “pony türü atlardan” oluşuyor. Eşek, turistlerce daha sempatik ve otantik bulunuyor. “Pony” ise daha çok çocukların tercih ettiği sevimli cüce atlar. Hayvanları yöresel biçimde ayna ve boncuklarla süslemek işin ince ayrıntısı...
Bu ilginç kervana ritim katmak için mutlaka bir çan sesi de gerekiyor. Mini gezi kervanlarının dünyada iki uygulanma alanı var: Motorlu araçların yasaklandığı turistik mahaller ve halka açık plajlar. Hayvanların çok sağlıklı ve bakımlı olması ise vazgeçilemez bir şart! Türkiye’de “pony atları”nı yetiştiren bazı çiftlikler var. Buradan bu sevimli hayvanları temin etmek mümkün. Eşekler ise serbest piyasadan temin edilebilir. (Tabii artan et fiyatları nedeniyle ortadan yok olmadılarsa!)
Kendinden elektrikli nano battaniyeler!
Gerçi mevsimi geçmiş görünüyor ama bu yeni nesil battaniyeler iyi bir ihraç kalemi olabilir.
Buluş henüz çok taze. “American Chemical Society” geçenlerde açıkladı. Stanford Üniversitesi’nde yapılan deneylere göre elektrikli battaniyeler ciddi bir evrim geçirmek üzere. Bu yeni teknolojide yüksek düzeyde karbon içeren “nanotüpler” bir boya gibi kâğıt veya tekstil elyafa şırınga ediliyor.