ÖMER ÜRÜNDÜL: Alkışlar Beşiktaş'a
Ligin iyi takımlarından Osmanlı maça önde basarak organize ve ofansif başladı. Beşiktaş ise rakibinin gücünü bildiğinden ve yenilecek erken golün büyük stres yaratacağını düşünerek takım savunmasına büyük özen gösterdi. İlk 15 dakika böyle geçti. Sonra oyun dengelendi ve Marcelo'nun kornerden gelen topta çok güzel bir kafa vuruşuyla skor avantajını yakaladılar. Bu gol, futbolcuları zihinsel olarak çok rahatlattı. Siyah-beyazlılar coşkulu şekilde rakibin üstüne gitmeye başladı ve yine Marcelo önüne düşen bir şans topunu değerlendirip sahaya şampiyonluk havasını getirdi...
Devrenin son bölümünde yine Osmanlıspor'un tehlikeli atakları vardı. Beşiktaş tekrar alan daraltarak bu atakları hasarsız atlattı. İkinci yarı başında Gomez'le gelen üçüncü golle tribün şov başladı. Bundan sonra da Beşiktaşlı futbolcular moral olarak son derece rahatlarken, Osmanlıspor maçı bırakmayarak gol aradı. İlk yarıda Tolga'nın yaptığı önemli kurtarışları da gözardı etmemek lazım ama Osmanlı buna rağmen bir gol buldu.
Beşiktaş'ın, dün geceki galibiyetle şampiyonluğunu ilan etmesi hak ederek kazanılmış bir başarıdır. Hele hele Nisan'ın 11'ine kadar saha avantajı kullanamamış bir takım için küçümsenmeyecek bir başarıdır. Tüm yönetimi, nihayet şampiyonluk sevinci yaşayan başarılı teknik direktör Şenol Güneş'i ve futbolcuları kutluyorum.
Aslında böyle bir maçta eleştirilmez ama ben yine de dayanamıyorum. Çok defa gündeme getirdim. Milli Takımımız'da santrfor sıkıntısı var. En büyük aday Cenk görülüyor ama şu rahat maçlarda dahi çok az şans buluyor.
Bir paragraf da hakemlere... "Bu maçla ne ilgisi var?" diyenler olabilir. Ama önemli bir örnek olduğu için yazıyorum. Ben senelerdir diyorum ki; ligimizdeki dünyada benzeri görülmemiş baskı ortamından hakemler zihinsel olarak sağlıklı ve rahat maç yönetemiyorlar. Hakem Cüneyt Çakır şu anda dünyanın 1 numarası... Ama dün ilk 5 dakikada Beck ile Quaresma'ya en ufak tartışmaya dahi açık olmayan çok net sarı kartları, 'İlerleyen bölümde başım ağrımasın' diye göstermedi ve sadece faul vermekle yetindi.
METİN TEKİN: Şampiyonluğu hak etmek
Dün akşam stada dönüp baktığımızda 40 bin kişi içeride, daha fazlası dışarıda bu maçın sonucunu bekliyordu. Böylesine bir atmosferden ve coşkudan, şampiyonluktan başka bir sonucun çıkması daha maç başlamadan evvel imkansız gibiydi. Tabii ki, bu şampiyonluk yarışı uzun bir süreçtir ama olduğunuz an artık her şey bitmiştir. Artık şampiyonsunuzdur ve de bu futbolcunun mesleki anlamda en büyük tatminidir. Niye futbolcu olduğunuzu, niye bu mesleği yaptığınızı her futbolcuya nasip olmayacak şekilde hissedersiniz. Esasında bu işin hüzünlerini nasıl yoğunlukla yaşıyorlarsa, başarı hikayesini yazacak olan da taraftarlardır. İnanın bir kulübü sevmenin, bir kulüpte oynamaktan çok daha farklı anlamları, hikayeleri vardır. Futbolda "Hak eden kazansın" denir. Bu bir sezon içinde değerlendirilecekse teknik adamının seçtiği oyunla da gösterdiği performansla da gerçekten şampiyonluğu hak etmiş bir Beşiktaş takımı vardır. Bu yarışta dönüp baktığımızda; Beşiktaş'ın da yara aldığı, yere düştüğü zamanlar olmuştur ama bana göre Beşiktaş'ı şampiyon yapan en büyük faktör, geçen sene kaybederken kazanılan deneyimdir. Takım, bu deneyimle, bu sezon ayakta kalmayı başarmıştır. Dün akşam da tıpkı sezon boyunca yapmak istediği gibi oyunu almış, hücum üretkenliği sağlamaya çalışmış ve bu final maçını kazanmıştır. Şenol hocayı da bütün oyuncuları da tek tek yürekten tebrik ediyorum. Tabii ki, bu başarı bir bütündür. Sayın Fikret Orman ve yönetimin de büyük katkılarıyla ulaşılmıştır. Tekrar tebrikler...
AHMET ÇAKAR: Beşiktaş başardı
Lig, çok ama çok uzun maratondu. Büyük mücadele oldu ve mutlu sona Beşiktaş bileğinin hakkıyla ulaştı. Beşiktaş, hiçbir tartışmaya mahal vermeden, hiçbir leke sürmeksizin uzun yıllar sonra, üstelik yeni stadında Türkiye'nin en büyüğü oldu. Dün geceki maça bakıyoruz, ilk 20 dakika Beşiktaş belki stres belki başka bir nedenle çok zorlandı. Topu bir türlü kontrolü altına alamadı. Tam homurdanmalar başlamıştı ki Marcelo'nun golü geldi. Üstelik hiç kimsenin fazla gol şansı vermediği Marcelo, Beşiktaş'ın tüm stresini, gerilimini, gerginliğini alıverdi.
Beşiktaş rahatlamıştı. Aynı dakikalarda Fenerbahçe Stadı'nda tuhaf bir maç oynanıyordu. Seyirci yok, futbolcular birçok şeyi kabullenmiş, oynamaya çalışıyorlardı ki Marcelo'nın ikinci golü geliverdi. İşte bu dakikadan sonra artık Beşiktaş şampiyondu.
İkinci yarı Mario Gomez, attığı golle de Beşiktaş tarihinin bir sezonda en çok gol atan yabancı oyuncusu haline geliverdi. Ve bu dakikalarda da yine Fenerbahçe Stadı'nda Gençlerbirliği'nin beraberlik golü gelmişti. Ama dedik ya Vodafone Arena'da 3-0'dan sonra hiçbir Beşiktaşlı'nın Fenerbahçe Stadı'nda neler olup bittiğine karşı ilgisi kalmadı.
Hatta maç 3-1 oldu yine sıkıntı olmadı ve maç bittiğinde Beşiktaş artık hak edilmiş bir şampiyonluğun sahibi oldu. Acı olan şu; Fenerbahçe'nin yıldızları mütevazı takımlar karşısında gol üstüne gol atıyorlar. Ama Beşiktaş kopartıp alıveriyor. Fark bu.
Beşiktaş için bundan sonra çok güzel yıllar başlıyor. Şampiyonlar Ligi kazanılmış ve kazanılacak paralar, yeni stadının getirdiği ambiyans her şey bundan sonra Beşiktaş lehine. 90'lı yıllardaki art arda gelen şampiyonluk serisinin başlangıcı gibi bir dönem başlıyor Beşiktaş'ta. Tekrar tebrik ediyoruz, analarının ak sütü gibi helal olsun.
ERMAN TOROĞLU: Şampiyon: İyi niyet
Beşiktaş takımı öyle de şampiyon oldu, böyle de şampiyon oldu! Şimdi diyeceksiniz ki "Bu öylesi, böylesi ne demek?" Öylesi de şu, böylesi de; 3 senedir dışarıda oynayan, harcamaları kısıtlı olan, para için futbolcu satan bir takım... Rakibi Fenerbahçe ise neredeyse 15 futbolcu gönderiyor, 35 futbolcu alıyor... Birisi gurbette yarışıyor, birisi evinde...
Birisinde ciddi futbolcular ve ciddi bir antrenör var, birisinde şımarık futbolcular ve şımarık bir antrenör... Birisi maddi açıdan zorlanıyor, birisine devamlı para akıyor. Üstelik o ilk bahsettiğim birisi stat yapıyor! Yani Beşiktaş öylesine de şampiyon oldu, böylesine de... Hatta bir maç kala Futbol Federasyonu'nun sağlıkla ilgili vatandaşları, saçma sapan bir karar alarak Beşiktaş'ın antrenmanına gidiyor, 'doping baskını' yapıyor. Yani öyle bir zihniyet var ki Türkiye'de, her yerde oynuyorlar! Yıllarca da oynadılar!
Bu noktada Beşiktaş Başkanı Fikret Orman'ın 3 ay önce söylediği bir cümle var: "Herkesin bir hesabı vardır, doğrudur veya yanlıştır. Ama Allah'ın bir hesabı vardır ki kimse onu bilemez." İyi niyetli olursanız Allah da sizin yanınızda olur. Ama art niyetli olursanız, her şeye bir şey yaparsanız sonunda tokadı yersiniz. Ama sonunda yersiniz... Niye? İşkence çeke çeke...
Şampiyonluk maçından sonra "O böyle oynamış, bu böyle oynamış" hepsi hikayedir. Kazananı kutlamak gerekir. Beşiktaş; başkanından yöneticisine, teknik direktöründen futbolcusuna, sağlık ekibinden masörüne ve iki yıldır Olimpiyat'ta, Başakşehir'de, Konya'da, Ankara'da ve son olarak Vodafone Arena'da takımlarını yalnız bırakmayan taraftarına dek sonuna kadar şampiyonluğu hak etti. Onları tebrik etmek lazım. Ama işleri şimdi daha zor.
Şöyle ki; aynı transfer politikasını güderlerse bu Beşiktaş'ın geleceği açısından avantaj olur. Hatta bu program bir gün G.Saray'a ve F.Bahçe'ye de örnek olur. Onların da zorla ayağını yere bastırırlar. Belki de bu Türk futbolunun geleceğini kurtarır. Zor bir işi başardılar. Önlerinde daha zoru var: Şampiyonlar Ligi... Maçlar biter yeni sezon hazırlığı başlar. Bu böyledir! Hem de en radikal kararları alarak. Şampiyonluk Beşiktaş camiasına hayırlı olsun.
RIDVAN DİLMEN: Kusursuz bir Beşiktaş
Birinci hafta Beşiktaş'ı yazmaya başladık, 33. haftada şampiyonluğunu değerlendiriyoruz şimdi. Arayı düşünüyorum, Beşiktaş açısından çok da farklı şeyler konuşmuyoruz. Anasının ak sütü gibi helal bir şampiyonluk. Belki de dünya futbol tarihine geçtiler, evi olmadan bunu başardı Beşiktaş. 33 haftanın sadece 3'ünü evinde oynayabildi.
Beşiktaş oyunuyla da hak etti bunu. Farklı televizyonlara koysanız maçları, ben Beşiktaş'ın maçını izlemek isterdim bu sezon boyunca. En uçtaki Gomez olağanüstü oynadı. Beşiktaş'ın Mazhar-Fuat-Özkan'ı Oğuzhan-Sosa-Atiba da harikaydı. Bu oyunla, bu takımla en renkli şampiyonluklarından biri olarak tarihe geçti. Ayarlasan böyle olmaz. Matematik olarak şampiyonluğunuzu kendi evinizde alıyorsunuz, yıllardır bu stadın özlemiyle yanıp tutuşurken. Milyonlarca insana iyi futbol izleten Beşiktaş'a teşekkür ederim. Ligde iddiasız takımın az olduğu, 7 takımın Avrupa'ya oynadığı, küme düşenlerin belli olmadığı bir ligde bunu başarabilmek çok değerli.
3-0 öndeyken Şenol Güneş savunma oyuncularına kızıyordu. Kazanırken de aması vardı hep hocanın, daha iyi olmak adına. Bu çok önemlidir. Kendi kariyeri açısından da resmi olarak ilk şampiyonluğunu kazandı. Şenol abi hırslı bir insandır, burada bırakmayacaktır. Tırnaklarıyla kazıyarak buraya gelmiş bir abimiz, bir hocamız. Trabzonspor'la 82 puan alıp ikili averaja kalmış, 96'da dramatik bir şekilde kaybetmiş. Allah da çalışana veriyor.
Yorumcu kimliğimin dışında Fenerbahçeli kimliğimle de konuşabileceğimi düşünüyorum. Fenerbahçelilere de sorsanız Beşiktaş'ın başarısı ortada.
Fenerbahçe de açıkçası elinden ne geliyorsa yarışta tutunmaya çalıştı. Formalite bile olsa kazandı dün akşam.
Beşiktaş yönetimi çok çalıştı. Çok konuştu diyorlar Fikret Orman için. Bırakın da zevkini alsın, konuşsun. Medyayı kıramadığı için çıktı sonuçta. Önemli kararlar alarak bu noktalara geldi. Quaresma'nın dönüşü, Fiorentina'da zor günler geçiren Gomez'i alabilmek, sadece Rhodolfo varken Ersan'ı gönderebilme cesareti... Marcelo'yu cebinizde tutmazsanız bunu yapamazsınız. Büyük ekonomik gelir de elde edecekler Şampiyonlar Ligi'nden... Görünmeyen kahramanlar vardır şampiyonluklarda. Fizyoterapistinden masörüne kadar herkes önemli... Çok sakatlık yaşamadı Beşiktaş. Açıkçası kusur arayalım desek ben Beşiktaş'a kusur bulamıyorum.
OZİ DAHA İYİ OLACAK
Oğuzhan'da bir malzeme hep vardı. Orta saha oyuncusu ve 92 doğumlu. Orta saha oyuncularının en fit olduğu dönemine geldi. 26-27'de çok daha iyi olacak, performansı seneye daha da artacaktır. Ekonomik oynamayı öğrenmesi de tecrübe işidir. Attığı golden daha fazla atar, daha fazla da attırır. İyi yaşarsa, iyi çalışırsa ki çalışmış, hem kendisi hem milli takım için çok iyi bir iş başardı. Tolga da bir ara kriz yaşamıştı, ona özel bir parantez açmak isterim. Krizleri doğru yönetti, sakin kalabildi, güçlü durdu. Büyük kulüp taraftarıyla küstüğünde barışmak kolay değildir. İki kez bunu yaşamışken barışmayı bildi. Taraftar da ona sahip çıktı. Beşiktaş yönetiminin yaptığı kolay değil, kadroyu koru, takviye yap, bunlar kolay değil. Bunları da hep kriterlere uygun oyuncuları bularak yapmak zorundasınız.