Bu yaz sıcağında öyle iyi geldi ki Tulumcu belgeseli...
İki hafta önce TRT'de yayınlandığında yetişememiştim. Sağ olsun, yapımcısı Murat Aksoy, DVD'sini göndermiş.
Rize Çamlıhemşin'in karla örtülü manzarasını fon alarak genç tulum ustası Bülent Bekar'ın yaşamını anlatan Tulumcu, 'dört dörtlük' bir belgesel olmuş.
Beş usta kameramanın gözüyle tespit edilen enfes görüntüler ile bir Çamlıhemşin'den Manzaralar Sergisi bile açılabilir. Candan Akşahin'in kaleme aldığı metinler harika, Hakan Şahin'in seslendirmesi ve Elvan Kahraman'ın kurgusu da öyle... İzleyince, "İşte belgesel dediğin böyle olur" diyor insan...
Meğer tulum imal etmek ne zorlu bir uğraşmış!
Oğlak derisini tabaklamak, tahtadan nalını oymak, düdüklerini milim şaşmadan yerleştirmek, oyalı gömleğini dikip onu gelin gibi süslemek haftalar süren bir işmiş.
Belgeselin 'haberci' bir özelliği de vardı. Örneğin; ben ilk kez bu belgesel sayesinde öğrendim, UNESCO'nun Türkiye temsilcilerinin 'Yaşayan İnsan Hazinesi' uygulamasını... Folklorik ürünleri, solmaya yüz tutmuş kültürleri yaşatmaya çalışan büyük ustalar, 'Yaşayan İnsan Hazinesi' olarak koruma altına alınıyorlarmış. Tıpkı camiler, yeraltı kentleri, kalıntılar gibi...
Örneğin;Neşet Ertaş, UNESCO tarafından koruma altına alınmış. Şimdi de genç tulum yapımcısı ve sanatçısı Bülent Bekar'ı 'Yaşayan İnsan Hazinesi' ilan etmeye hazırlanıyorlarmış.
Tulumcu bana göre belgesel adına ne varsa tulum çıkardı. Tebrikler...