Öyle bir çark işliyor ki... Öğrenciyi de veliyi de öğütüyor. 10-11 yaşındaki çocukları "sınav hastası" yapıyor. Spor yok, sanat yok, kişisel gelişim yok. Dershane var. Test var. Seviye Belirleme Sınavı (SBS) var.
Ebeveynler; çocukların istikbali uğruna, onların kimlik bunalımına girmesini göze alabiliyor.
Okullar derseniz, trajedi. SBS başarısı için çekilmedik numara kalmıyor. Çocuklara sürekli test uygulanıyor. SBS performansını yüksek göstermek için özel sınıflar oluşturuluyor. Bir grup çocuk, arkadaşlarından izole edilerek bitkisel hayata sokuluyor. SBS derecesi iyi olan okula çocuğunu yerleştirmek isteyen aileler, paralı sınava tabi tutuluyor. Sonra, el altından soruların dağıtıldığı iddiaları velilerin zihnini bulandırıyor. Ve bunun adı "eğitim sistemi" oluyor!
Cankutay 10 yaşında. Bu yıl 6. sınıfa başlayacak. Daha okulu düşünmeden dershanesi için arayış başlamıştı. SBS kademeli olarak kalktığı için Can ve arkadaşları şanslı.
Okay ise 11 yaşında. 7. sınıfa geçti. SBS'ye girdi. Ama nasıl? Sabahtan akşama kadar okulda. Okul sonrası, dershane için yollarda. Eve geldiğinde yorgun halde. Maalesef o, sınav kıskacından kurtulamayacak.
Bu iki çocuk sözde yaz tatilinde değil mi? Emin olun değil. Nereden mi biliyorum. Biri oğlum, öbürü yeğenim... Hâlâ test modundalar. Öylesine şartlanmışlar ki her gün bir test çözmezlerse görevlerini yapmamış hissediyorlar. Yaz okuluna gitmeyi arzulamıyorlar. Bilgisayar ekranı, sanal oyunlar onlar için yeterli oluyor.
Demem o ki, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun, SBS ile ilgili kararı, kaybedilen bir kuşağın kazanılması yolunda tarihi önemde. Önceki bakan Hüseyin Çelik, çocukların kaderinin 1.5 saatlik tek sınava endekslenmesini istememiş, okul ve öğrenci başarısının üç yıllık birikimini esas almayı hedeflemişti. "Burası Türkiye" olduğu için, planlar yürümedi. Sınav, öğrenci stresi ve aile masrafı üçe katlandı. Çubukçu, vaziyeti idare edebilirdi. Eleştirilere rağmen risk aldı. Eğitimdeki büyük tezgâh bozuldu!