Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Katil olmak ne kolay!..

Bayramın son günü, öğleyin bire doğru yazılarımı bitirdim.
Arabama binmek üzere kapının önüne indim..
İstanbul'un en güzel günleridir, Bayramlar..
Sessiz, sakin..
Boş.. Trafik sıkıntısının "T"si yoktur, milletin piyasa yaptığı sahil yolları dışında..
Kapının önündeki kaldırım bomboş..
Karşıya geçmek için yeşil ışığa doğru yürüyoruz, yardımcım Muhammed'le.. O korkunç Barbaros Bulvarı'nda bile araba, nerdeyse yok..
O koca bulvar, benim evin salonu gibi sessiz.. Issız..
İçimden ıslık çalarak yürümek geçiyor.. O kadar keyifliyim.. Yeşil yandı..
Karşıya yürüdük.. Biz geçerken bekleyen araba sayısı bir, iki..
Tam karşıya geçtik, arabaya doğru yürüyorum ki, arkamda kıyamet koptu.. O sessizlik içinde hem de resmen kıyamet.. Sanırsınız biri makineli tüfekle tarıyor..
Canhıraş bir refleksle döndüm ki, bir motosiklet..
Egzozunu ne hale getirmişse, nasıl patlıyor ve arkasında nasıl simsiyah bir duman bırakıyor..
Bu nasıl bir zevktir, bu nasıl bir havadır?.
Muhammed'e döndüm..
Ağzımdan şu laflar döküldü..
"Katil olmak ne kolay!. Vahşi Batıda kovboy olsaydım, şimdi bu herif beyninden kurşunu yemişti.."

***
"İster İnan, İster İnanma" başlıklı ünlü kitapları vardır, yazar Ripley'nin.. Dünyanın dört bir yanından inanılması güç olayları nakleder..
Şimdi okuyacaklarınız da, tam bu kitaba girecek cinsten..
Ertesi sabah, dün sabah yani.. Kapıdan gazetemi aldım, masaya yaydım..
Üzerine krem peyniri sürülmüş kızarmış esmer ekmek ve sütlü kahveden oluşan kahvaltımı yaparken, haberleri okuyorum..
Birinci sayfa ilgimi çekmedi..
Günlerdir Paralel Yapı ve Kobani'den başka şey yok.. Onları da bir gün evvel bütün gün haber kanallarından izlemişim zaten. Şöyle göz attım, yeni bir şey de pek yok.. Sayfayı çevirdim. Karşıma üçüncü sayfa çıktı ve orada dondum kaldım..
Sayfanın tam göbeğinde, kırmızı zemin içinde bir dişi başlık..
"Motor sesi yüzünden katil oldu"
Kendime gelip haberi okuduğumda daha da dondum..
Tam da benim yaşımda bir vatandaş, yoldan geçiyormuş, benim gibi..
Motosikletle gürültü yapan gençle tartışmış.. Sonra da tabancasını çekip, genci öldürmüş..
***

İstanbul'un trafik belası yüzünden, motosiklet hızla yayılıyor..
Ama bu arada, motosikletlerin kendileri yeni bir trafik belası yaratıyorlar.
Hiçbir trafik kuralı onlar için geçerli değil.. Tek yönlü yollara ters istikametten girmek, dönülmezden dönmek, kaldırımdan sürmek, kaldırıma park etmek, motosiklet için zorunlu teçhizatı kullanmamak..
Ne zevk alıyorlarsa, egzoz oyunları ile gürültü çıkarmak..
Aklınıza ne gelirse..
İki tane de Tuzla da var..
Hafta sonları yazları orada geçiren kız kardeşime giderim. Yazlık bahçeli evlerden oluşan Mercan Sitesi'nde yaşar.. Site..
Yazlık site.. Dinlence yeri değil mi?. Yaşam yeri.. Ne zaman gitsem, mutlak ama mutlak, korkunç motor sesleri sessizliği piç eder.. Ne zevk alıyorsa, o korkunç yaratıklar, evlerinde belki de okuyan, uyuyan insanları yerlerinden zıplatmaktan..
Ama kabahat kesinlikle onlarda değil.. Her terör gibi, motosiklet terörü de ufak ufak başladı.. Önce kurye motorları.. Sonra ötekiler.. Bir iki deneme..
Baktılar ki, İstanbul caddeleri, sokakları sahipsiz..
Baktılar orda trafik polisi yok.. Baktılar olan trafik polislerinin de, her türlü motosiklet rezilliğine aldırış ettikleri yok.. Gözleri önündekilere bile öyle bakıyorlar..
O zaman oldu motorcular, Dadaloğlu.. "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir..
Ferman padişahın, yollar bizimdir.."
***
Avrupa Birliği Bakanımız Volkan Bozkır "İstanbul'un yerel yöneticileri ilk günden çözüm arayıcı olsalardı, Gezi olayları bu hale gelmezdi" demiş, bayramda okudum..
Sayın Bakanın bilmediği bir şey var.. İstanbul'da yerel yönetici yok ki!.. Aylardır, söylemekten dilimde tüy bitti.. Bu sayfada çıkan "İstanbul sahipsiz" başlıklarının sayısını ben unuttum..
İstanbul sahipsiz Sayın Bakan.. Hiçbir sorunu için, zahmet edip, kılını kıpırdatıp çözüm arayan yok.. 20 yıl ayni sorun, ayni yerde durur mu, dünyanın herhangi uygar kentinde..
Pardon yahu.. Uygarlığa gerek yok.. Amazon'un balta girmemiş ormanlarında uygarlıkla tanışmamış yamyamlar, ayni sorunu 20 yıl seyretmezler..
Bizimkiler, sadece Ankara'dan emir gelirse hareket ederler.. Bu yüzden, başlangıçta bir küçük müdahale ile önü alınacak sorun, yerleşir, kronikleşir..
Kangren, kanser olur ki, artık feriştahı gelse düzeltemesin..
Bu yazıyı, işe yarasın diye mi yazdım, yoksa, laf ola, sayfa dola diye mi, inanın emim değilim.. Ama minnacık bir umudum var..
İstanbul'a yeni bir Emniyet Müdürü geldiğinde de umutlanmıştım, boşa çıkmıştı ama, umut fakirin ekmeği.. Ye Memet ye..
Şimdi de yeni bir valimiz oldu diye umutlanıyorum, dostlar!.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA