Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Oldu! Afrika'da da aç çocuklar var

Çözümsüz işler bunlar. Titanik'le buz dağına çarpayım, karaya vurup Lost adasına düşeyim inşallah! Şunu anlamış bulunuyorum; derdini söyleyen, sözlük anlamıyla şöyle ışıl ışıl bir derman bulamaz! En iyi teselli, en şık derman insanın kendisiyle baş başa kalmasıdır. Çünkü kimse sizi gerçekten dinlemeyi beceremez. Kimse sıkıntınıza ışık tutmayı beceremez. Kendini dinleyeceksin, icabında avaz avaz ağlayacaksın, bir iki dostla güzel sohbet edeceksin, çıkıp sokaklara, bünyeyi sahillere vuracaksın, surat asma hakkını kullanacaksın, şöyle sağlam bir kitap okuyacaksın, yazacaksın çizeceksin, şarkıları merhem edeceksin...

YER MİSİN, YEMEZ MİSİN!
Bir süre sonra bakıyorsun aradığın cevapları bulmuşsun zaten. Tabii insanoğlu öyle mi? Değil! Canı yandı mı, darma duman oldu mu, gece uykuları kaçtı mı 'Anaaam benim neyim var, yetişin a dostlar' diye bağırmaya başlıyor. Sen bağırmasan, içine içine atsan, arkadaşların 'Neyin var, neyin var?' sorusuyla kafanda boza pişiriyor. Onunla konuş olmuyor, bundan çare dilen kesmiyor, sözler hep havada kalıyor. Şimdi besbelli benim yaz başından beri bir karın ağrım var. Yazılarımı okuyan, hadiseye uyanmıştır zaten. Hayatım ve ben kesmiyor artık beni! Sanki kocaman bir huzursuz ayak sendromundan ibaretim. Şişeleri devirip içki içsem işe yaramıyor. Zaten içmeyi sevmiyorum, Pelin Batu misali 'vücudum atıyor'. Birkaç şarkı yazsam, köşelere döşensem anlık ferahlamadan öteye geçmiyor. Kendimi şöyle 'yer misin, yemez misin' tadında dövesim var. Var da, tokadı nereye patlatacağımı bulamıyorum!

SU VERİN BARİ...
Aylarca türlü türlü yöntemler denedim. Şu içimdeki kah sıkıntı, kah melankoli, kah isyan çeksin gitsin diye... Hipnoza yattım, geçmiş hayatlarıma inmeye çalıştım. Pozitif düşünce olayına daldım, boğuldum çıktım. Tatil kasabasına kaçtım falan, olmuyor da olmuyor... Sonunda geçen hafta bir psikoloğun kapısını çaldım. Dakika bir, adam beni disipline sokmaya kalkmasın mı? Put gibi oturuyorum koltukta. Sigara içmek istiyorum izin vermiyor. Neymiş? Sigara sıkıntıyı bastırmak için araçmış. "E, su verin bari" diyorum, hadi bu seferlik su vereyim bir daha da isteme bakışıyla sinir ediyor beni. Offf her şeyi baştan anlatmak o kadar zor ki. Hangi birine dalacağım şimdi? Önce yediğim hangi kazık, hangi olay daha çok dağıttı beni? Kim daha fazla kendime ve hayata olan güvenimi yıktı? Hangi gün hayatımın en iyisiydi, hangisi en felaketi? Ne iş yapıyorum? Bir günüm nasıl geçiyor? En çok kimi seviyorum?

MEYANKÖKÜ KAYNATALIM
Ohoooo... Neyse tutuyorum işin ucundan, başlıyorum anlatmaya. Anlatmak ne zor şey yahu! Psikolog da gözümün içine bakıyor, sanki çok anlıyormuş gibi. Duruyor duruyor bana şöyle buyuruyor iyi mi; "Ayşe Hanım bence şükretmelisiniz, en azından bu üzüntülerinizi şarkıya çevirebiliyorsunuz, bakın hayatınız aslında ne kadar güzel..." Hoşgeldin anne! Yahu ben buraya bu sözleri duymak için mi geldim. Adama "Evet! Afrikada'da aç çocuklar var" deyip gülmeye başlıyorum. Eee? Bunun neresi bana teselli, bunun neresinde ben? Arkadaşlarım da ailem de bozuk plak misali aynı tonda konuşuyor ve ben artık ondan susuyorum zaten. Hayatınıza şükretmelisiniz.... Bir tutam rezeneyle meyankökünü de kaynatıp içtim mi hiçbirşeyim kalmaz değil mi? Evet! Karar veriyorum; derdini söyleyen derman bulamaz! Sadece daha çok öfkelenir, yalnızlığına daha fazla gömülür. Henüz beni ya da başkasını can kulağıyla dinleyip gerçek bir yol gösterene rastlamadım da ondan şeyettim işte... Öyle... Çözümsüzlük gibisine.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA