Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Tarih illa ezber gerektiren bela bir ders değildir

Padişah sıcak bir ağustos gününde Aksaray'ın Et Meydanı'ndaki "Yeni Odalar" diye bilinen yeniçeri kışlasında, sayıları 196 olan ve "Orta" denilen yeniçeri bölüklerini birer birer teftiş etmektedir. Zaten Padişah da, halefleri gibi 1'inci Orta'nın 1 numaralı neferidir...
Padişah, sarayın av köpeklerine bakmakla görevli 64'üncü Orta'yı, turna kuşlarını besleyen 68'inci Orta'yı teftiş etmiş, orta komutanları olan "Seksoncu"dan, "Zağarcı"dan çalışmaları hakkında bilgiler almıştır.
Ancak güneş yükseldikçe hava daha da sıcak olmaktadır. Padişah bir ortanın önünde "Bana soğuk bir su verecek yok mu" diye seslenir... Bunun üzerine Orta'nın Ağası, bir kase içinde buz gibi bir şerbet sunar Padişah'a. Osmanlı hükümdarı teşekkürünü ifade etmek maksadıyla şerbet kasesinin altınla doldurulup o ortaya iade edilmesi için, yanındaki Enderunlulara emreder.

Bir geleneğin oluşumu

Aradan bir yıl geçmiştir. Padişah yine sıcak bir ağustos gününde, yine Et Meydanı'ndadır ve yine yeniçeri ortalarını teftiş etmektedir. Ancak Yeni Odalar'da, kışlanın kapısına ayak attığında bütün ortaların ağalarının, ellerinde şerbet kaseleri ile kendisini beklediklerini görür. Bunun üzerine bütün şerbet kaselerinin alınmasını ve hepsinin altın doldurularak ortalara iade edilmelerini emreder. Artık bu bir gelenek olmuştur. Padişah gelmese de, her ağustosta saraya şerbet kaseleri gönderilir. Bu kaseler altınla doldurularak yeniçeri ortalarına dağıtılır. Ertesi yıllardan birinde bir ağustos ayında yeniçeriler Felemenk'le savaşırlarken, cepheden İstanbul'a saraya, şerbet kaselerini gönderirler... Savaşlar yüzünden hazine sıkıntıda olduğu için bu kaselerin doldurulması gecikir. Bunun üzerine yeniçeriler bir nevi grev yapıp, savaşa katılmazlar.

Darbe geleneğinin kökeni

Saray paniktedir... Hemen saray mutfağındaki altın tabaklar eritilip, bu altınla sikkeler basılır... Şerbet kaseleri yine altınla doldurulup cepheye gönderilir...
Yeniçeriler de yeniden savaşa katılırlar... Yeniçeriler bu gibi örneklerle kendi çıkarlarını devletin çıkarlarının üzerinde tutmaya başladılar... Kabakçı Mustafa'nın elebaşı olduğu sokak ayaklanması ile Padişah 3'üncü Selim'in katledilmesine kadar dayandı iş... Sonunda 15 Haziran 1826'da, Yeniçeri Ortaları topa tutuldu, Yeniçeri Ocağı lağvedildi ve ülke çapında yeniçeri avı başlatıldı. İdamdan kurtulmak için bir grup yeniçeri bugün "Belgrad Ormanı" diye bildiğimiz ve o dönemde ucu bucağı bilinmeyen ormana kaçmıştı...

Dünden bugüne...

Orman o kadar büyüktü ki, Von Moltke'nin yazdığına göre Fransız elçisi karısıyla kavga edip ormana kaçtığında, onu bulmak haftalar sürermiş... Padişah 2'nci Mahmut ormana kaçan yeniçerilerin yakalanabilmeleri için, ormanın yakılmasını emretti... Ve orman yakıldı... Bugünkü Belgrad Ormanı'nın ağaçları, o yangın sonrasında yetişmiş genç ağaçlardır...
Osmanlı tarihinde böyle yapraklar da var... Güncel siyasal davranışlarımızda, bu derin bilgilerin izlerini bulmak da herhalde mümkün. Bugün de birileri "İktidardan pay isterük" ya da "Seçilmişleri istemezük" diye ortaya çıktıklarında, Osmanlı tarihini mesela Uzunçarşılı'dan okumak, olayları anlamaya yardımcı olabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA