Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Demokrasi servetin de mülkiyetin de güvencesidir

Y eni Türkiye ile eskisi arasındaki görüntü farkını Bodrum'da tatil yaparken daha fazla fark ediyorsunuz... Havaalanındaki özel jetlerin sayısı giderek artıyor... Yatların 30 metrenin altındakileri küçük görülüyor. Yalıkavak'taki "Palmarina" mağazalarında sergilenen markalar ve fiyatları, Cannes'dakilere taş çıkartmakta... Cennet Koyu'ndaki "Mandarin" oteli, hem konumu hem de servis mükemmeliyeti ile Uzakdoğu'daki veya Avrupa'daki Mandarinlerden daha ileri...
Gerçi dünyanın en geri kalmış ve yoksul ülkelerinde de büyük zenginler vardır... Gerçek zenginlik ise servetin kitlelere dağılım biçiminden anlaşılır. Bu açıdan bir ülkenin sosyo- politik istikrarını, o ülkede kazanılan paralar kadar, harcanabilen paralardan anlarsınız. Çünkü dünyanın en yoksul ülkelerinin zenginleri kendi ülkelerinde kazandıkları paraları, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde harcar, oralarda yatırım yapar.

Özal değiştirdi
Türkiye'de dövizin suç aleti sayıldığı dönemde, bizim zenginlerin paraları İsviçre bankalarında, ikinci evleri de Londra'da, Paris'te, Cannes'da, New York'ta değil miydi? Bu evrensel gerçeği çok iyi bilen Turgut Özal, genlerimize işlemiş "Kökten -devletçilik"i, cesaretle yıktı. Konvertibiliteyi getirerek, Türkiye'deki ekonomik evcilik oyununu bitirdi.
Şimdi insanlar servet sahibi olmaktan korkmuyor. Vergisi verilmiş meşru servetlerin, utanılacak şey olmadığını herkes kabul ediyor. Vehbi Koç gibi, Sakıp Sabancı, Nejat Eczacıbaşı, Kamil Yazıcı gibi öncü süper zenginler, servetin ayıp bir şey olmadığını kitlelere kabul ettirdiler. "Girişimcilik" artık Türkiye'de de kutsanan bir kavram.

Yeni Türkiye'yi anlamak

Ancak servet sahibi olanların ve kazandıkları paraları bu ülkede çekinmeden harcayabilenlerin de, "Yeni Türkiye"nin bilincinde olmaları da gerekiyor. "Magandalık" veya "Hacıağalık" kabul edilebilir kavramlar değil hâlâ... Servetlerine servet katmak için demokratik sistem dışındaki arayışların içinde yer alarak devlet pastasından pay almayı amaçlayanlar, son darbe olan 28 Şubat'ta kendilerini teşhir ettiler.
Servet sahipleri de "Hukukun üstünlüğü"nü, "Çoğulcu demokrasi"yi, "Demokratik meşruiyet"i artık "Üst değerler" olarak özümsemeliler... Çünkü bu topraklardaki alışkanlık yüzlerce yıl "Hiçbir şey devletten büyük ve devletten devamlı olamaz" ilkesine dayalı olmuş... Devlet vermiş ve devlet geri almış her şeyi... Belirli bir dönemde varlık sahibi olabilenler birikimlerini devlete kaptırmamak için, mallarını mülklerini vakfedip, bir çeşit hile- i şeriye yapmamışlar mı?

Mülkiyetin de güvencesi
"Yeni Türkiye"de artık "Mülkiyet" de temel bir insan hakkı... Sokak kalkışmalarında, paralel darbe girişimlerinde ve kısacası demokratik meşruiyeti yok sayan girişimlerde kendilerini bulmaya çalışan servet sahipleri, kendi varlıklarına kastettiklerini de bilmelidirler.
Refahın kitlelere de yayıldığı, bayram tatilinde milyonlarca insanın seyahat ettiği ve bu coğrafyada bile demokratik istikrarını korumayı başarmış Türkiye'nin servet sahipleri de, halkın çoğunluğunun her fırsatta sergilediği siyasi bilinçten ders almalılar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA