Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN CELAL GÜZEL

Siyasî komplo başka nasıl olur ki?

Siyasette yolsuzluk, rüşvetçilik ve hırsızlığın önünün alınamamasının önemli bir sebebi de bu konunun kolayca istismar edilebilmesidir.
Yolsuzluk, devreler itibariyle artış ve azalış gösterse de ne yazık ki devam eden bir olaydır.
Sözün burasında, Erdoğan'ın yolsuzluğa karşı samimîyetle mücadele gayretini belirtmenin bir hakşinaslık olduğunu vurgulamak istiyorum.
Siyasette tesadüflere inanmak safdillik olur. Her zaman öküzün altında buzağı arayamazsınız ama siyasî olaylara ve dönemlere göre yapılan tahlillerde bazı olayların özellikle düzenlendiğini kolayca görebilirsiniz.
Hiçbir yolsuzluk ve gayrimeşru ilişki bir anda gelişmez; bilâkis birçok konuda yıllardır dedikodusu yapılan ve birçok kimsenin bilgisi dahilinde olan hâdiseler, siyasî maksatlara uygun zamanlarda piyasaya sürülür.
Hemen birkaç misâl verelim:
22-23 Mayıs 2010 tarihlerinde yapılan CHP Olağan Kurultayı'na sadece iki hafta kala, 7 Mayıs 2010'da CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hakkında internet yoluyla gündeme getirilen malûm kasetten sonra, yılların deviremediği Baykal, CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etmiş ve 22 Mayıs'ta yapılan CHP Kurultayı'nda Genel Başkanlığa Kılıçdaroğlu getirilmiştir. Baykal'ın CHP'ye ayak bağı olduğunu savunan iç ve dış çevrelerin bulunduğu çok iyi bilinmesine rağmen, bu olayın kendiliğinden gelişen normal bir olay olduğunu söyleyebilir misiniz?
2011 Genel Seçimlerinden kısa bir süre önce MHP yöneticileri, milletvekilleri ve milletvekili adayları hakkında piyasaya sürülen çirkin kasetler, -bazı yorumcular aksini iddia etseler de- MHP'de ciddî oranda oy kaybına sebep olmuştur.
Şimdi, bu komploda milliyetçi milletvekillerinin sayısının azaltılmasıyla ilgili bir operasyonun olduğunu söylersek, komplo teorisi üretmiş mi oluruz?...

***

Gelelim son olaylara...
Gerçekten yolsuzluk yapılmışsa sonuna kadar üzerine gitmek gerekir; bu konuda yolsuzluk yapanları savunacak değiliz. Lâkin, ya bu iddia ile siyasî bir 'komplo' uygulamaya konuluyorsa, buna boyun eğip Türk Hükûmeti'nin yıpranmasına; daha da önemlisi, Türkiye'nin yara almasına karşı sessiz mi kalacağız?... Türkiye demokrasisi, bu yılın mayıs ayında, artık tamamen iç ve dış bir komplo hareketi olduğu ortaya çıkan, 'Gezi Olayları' ile yıpratılmak istenmiştir. Üç defa üst üste seçim zaferlerine imzasını atan bir demokrat lider 'diktatör' olarak lânse edilmeye çalışılmış ve millî iradeye karşı bir antidemokratik komplo düzenlenmiştir.
Düşününüz bir kere... Mahallî İdare Seçimleri'ne üç ay kala, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ile Genel Seçimler'in arefesinde, uzun süreden beri bilindiği ifade edilen bir seri yolsuzluk operasyonu yaparak, bakan oğullarını gözaltına alacak; böylece bakanları ve Hükûmeti töhmet altında bırakarak Başbakan'ı siyaseten yıpratmaya çalışacaksınız. Tamam da bütün bunların 'tesadüf' olduğu konusunda halkı nasıl kandıracaksınız?...
Bu komplo, öyle belirli bir grubun faaliyeti ile düzenlenecek bir boyutta değildir. Bu konuda en duyarsız kalanlar dahi, Erdoğan ve ekibinden hoşlanmayan Neocon'lar ile Yahudi lobisi, medyası ve MOSSAD'ın kokusunu alabilecektir.
Lâkin, Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi, 'Türkiye çiğnenecek üçüncü sınıf bir kabile devleti değildir'.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA