Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Kilit ülke anahtar lider

Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün BM Genel Kurulu'nun simgesel kürsüsünde konuşurken yabancı diplomatlar not alma yarışındaydı. İsrail, Suriye, Yunanistan, Ermenistan, Filistin, Libya, Mısır, Somali... AB ülkelerinin temsilcileri ile ABD'li yetkililer ise Türk Başbakanı'nın ezber bozan, zihni sınırları zorlayan vurgularını yorumlamaya çalışıyordu.
Aslında Erdoğan'ın köşeli çıkışları, "Yeni Dünya Düzeni"nin değişen kodlarını gösteriyor. Daha doğrusu, "Yerleşik Dünya Düzeni"nin sorgulanmasına yol açıyor. Bu duruşun en çarpıcı görüntüsü kısa sıra süre önce Libya'da hafızalara kazındı.

***
Ulusların kendi kaderini tayin hakkı, 1789 Fransız İhtilali ile tescillendi. "Özgürlük, eşitlik, adalet" temeli üzerine bina edilen o hareket, Fransa'nın toplumsal dinamiklerinden başlayarak dalga dalga yayıldığı dünyada iki asır boyunca tüm dengeleri kökten sarstı. Lakin, o kutsal değerlerin doğduğu topraklar, bugün küresel vicdanın yaşadığı yerler olmaktan çok uzaklaştı. Nitekim, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Başbakan Erdoğan'ın "Arap Baharı" programını açığa düşürme telaşı ile geçtiğimiz hafta alelacele gittiği Libya'da insanlık adına bir mesaj veremedi. Bir gün sonra aynı ülkede sahne alan Erdoğan ise adeta "2. Fransız İhtilali"ni ilan ediverdi:
"Küresel adalet, küresel vicdan, küresel eşitlik!"
Bir yanda, "ucuz petrol siyaseti" uğruna rol kapmaya çabalayan Fransa, diğer yanda dünyanın yeni arayışlarını seslendiren Türkiye... İşte bu farklılık New York'ta BM Genel Kurulu'na da damgasını vurdu.
***
Türkiye'nin liderliğini üstlenmek zorunda kalacağı "Yeni Küresel Mimari" BM'nin İstanbul'da konuşlanmasını da gerektiriyor. BM, "İnsan Haklarını Koruma, Terörizmle Mücadele ve Barışı Tesis Misyonu" çerçevesinde, Türkiye'nin ev sahipliğinde alternatif bir merkez kurma gereğini bundan böyle göz ardı edemez.
Ortadoğu sorunu çözülecekse, Filistin bağımsız bir devlete dönüşecekse, İsrail uluslararası hukuka saygı gösterecekse, Arap Yarımadası ve Kafkaslar'a da demokrasi gelecekse, Somali'de ulusal birlik sağlanacaksa, Yukarı Karabağ'da işgal sona erecekse, Irak'ın toprak bütünlüğü korunacaksa, Kıbrıs'ta adil bir çözüme ulaşılacaksa, Kosova bağımsız kalacaksa, Sırp-Boşnak çekişmesi duracaksa, İran nükleer tehdit olmayacaksa, Suriye rejimi değişime ayak uyduracaksa, İslam'la terörizm bir arada anılmayacaksa, medeniyetler çatışması riski bertaraf edilecekse, global finansal hesaplar yükselen piyasalara göre gözden geçirilecekse Türkiye her denklemin içinde olacak. Üstelik Türkiye'nin anahtar rolü, dünyadaki gerilim bölgelerinde, ihtilaflı topraklarda, etnik kutuplaşmalarda hep hatırlanacak. Tansiyonun düşürülmesi ve makul uzlaşma zemini bulunması için "Türkiye örneği" sunulacak.
***
Reel politikle temennilerin iç içe geçtiği bu stratejinin başarısı iç faktörlere de bağlı...
* Türkiye, yeni anayasa iradesini en geç bir yıl içinde hayata geçirmek ve yeni bir toplum sözleşmesi yapmak zorunda.
* Aynı zamanda, terörle mücadelenin güvenlik boyutu kadar demokratik çözüm boyutunu da gözetmek durumunda.
* Ekonomik istikrar ve büyüme eğilimi ise vazgeçilmez iki nokta...
Demokratik standartlarını yükseltemeyen, çağdaş anayasa yapamayan, Kürt sorununu aşamayan, ülkenin dağlarında olduğu kadar kentlerinde de silahları susturamayan, yapısal ekonomik dönüşümünü tamamlayamayan bir Türkiye, çok geçmeden önce bölgesel, sonra küresel iddiasını kaybedebilir.
Unutulmaması gereken son husus ise "halkın desteğidir." Erdoğan'ı hem benzersiz hem de güçlü kılan yönleri, "halkın tercihini önemsemesi, gerek içeride gerekse dışarıda güç odaklarını ve tek adamları değil, sade vatandaşı adam yerine koymasıdır."
Bu nedenle Anadolu'daki halk ile Şam'daki halk aynı lidere bakmaktadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA