Mustafa Ceceli, Lübnan asıllı İsveçli şarkıcı Maher Zain'in 'One' isimli albümünde yer alan 'O Sensin ki' adlı şarkıda Zain ile düet yaptı. Hz. Muhammed sevgisini anlatan parça, Ceceli ve Zain'in ikinci ortak projesi. İkili, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı...
'O Sensin ki' şarkısının hikayesini anlatır mısınız? Nasıl bir araya geldiniz?
MUSTAFA CECELİ: Bu, Maher Zain'le ikinci çalışmamız. Bir önceki albümünde aranjörlük yapmıştım. O şarkıların içinden 'Neredesin?' isimli parça çok başarılı oldu. Maher, bütün dünyada çok iyi tanınan, İslami pop tarzına yepyeni bir soluk katmış bir isim. Lübnan asıllı olan ailesi mülteci olarak İsveç'e göçmüş, Maher de İsveç'te doğup büyümüş. Oranın kültürünü almış, sonrasında Amerika'da çalışmış. Batının müzikal alt yapısından beslenen ama içerik ve mesajda İslamın pozitifliğini, aşk temasını, Hz. Muhammed sevgisini müziğine yansıtan bir tarzı var. Maher'in ikinci albümünde birlikte çalışma fırsatımız oldu. Tanıştığımız ilk günden beri birlikte bir şey yapmak istiyorduk. 'O Sensin ki' ortaya çıkar çıkmaz, Maher'e e-posta attım. Çok sevdi parçayı. Albüm, bu Ramazan'da çıktı.
DİNİMİZİ DAHA İYİ ANLATMALIYIZ
Neden Mustafa Ceceli'yi tercih ettiniz?
MAHER ZAIN: Mustafa, muhteşem birisi. Bir önceki albümde birlikte çalışmıştık. O zamandan beri güzel bir şey yapmak istiyorduk. Kısmet bugüneymiş. Benim için onunla çalışmak onurdur. Mustafa, Türkiye'de bir yıldız.
Şarkının klibi de çok ilgi çekici...
M.Z.: Mustafa'ya "Türkiye'deki dinleyiciye uygun olabilecek bir şarkı bulur musun?" dedim. Mükemmel bir şarkı buldu ve 'O Sensin ki' ortaya çıktı. Klip, dört farklı ülkede çekildi. Amacımız, dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanları göstermekti. Müslümanların da insan olduklarını, çalıştıklarını, herkes gibi olduklarını anlatmak istedik.
Yaşadığınız ve bulunduğunuz ülkelerde, hiç Müslüman olduğunuz için sorun yaşadınız mı?
M.Z.: Bireysel olarak bir sorun yaşamadım. Okuduğum bir makalede, 1.7 milyar Müslüman düşünüldüğünde, Müslümanların tehlikeli olma ihtimalinin neredeyse sıfır olduğu yazıyordu. İslamı daha iyi anlatabilmek için hepimize büyük görevler düşüyor. Biz Mustafa ile bunu müzik yoluyla yapıyoruz.
Müslümanlığı müzikte nasıl yaşatıyorsunuz?
M.Z.: İslami mesajı yaymaya çalışıyorum... İslam, bir yaşam tarzıdır; sadece Ramazan ayında, camilerde ya da Kuran okunurken yaşanan bir şey değildir. Şarkılarımda özellikle bu mesajı veriyorum, Allah'a olan aşkı dile getiriyorum. Eşime ve kızıma yaptığım aşk şarkılarım da var. Bir önceki albümde, İslam dünyasındaki herkesin kardeş olduğunu anlattığım bir şarkı vardı. İnsanlar kardeştir. Bu albümün ismi 'One' (Bir) çünkü Allah bir, dünya bir ve insanlık birdir.
Peki bu düet kardeşliği devam edebilir mi?
M.Z.: İnşallah...
M.C.: Maher; kişilik ve karakter olarak çok sağlam biri. Hayat hikayesini dinlediğim zaman çok etkilendim. Beni en çok etkileyen şey; Maher'in müziğe başlayış noktası oldu. Bu, kendimi sorgulamama neden oldu diyebilirim. Müslüman bir ailede doğduğum için çok şanslıyım. Belki de bazen bunun nimetlerini gözden kaçırıyoruz. Maher'in hikayesi beni çok etkiledi. Ben de bu yüzden bu tür düetlerin ve birlikteliğin sürmesini istiyorum. Maher; çok temiz kalpli birisi ve işini çok severek yapıyor. Disiplinli, kararlı bir insan. Ortak yanımız çok fazla. O da benim gibi piyano ve gitar çalıyor.
ALLAH'IN VERDİĞİ BİR YETENEK
Başlangıçta sizi müziğe iten şey ne oldu Maher Bey?
M.Z.: Müzik, bebekliğimden beri hayatımda. Babam Lübnan'da şarkıcıydı; onun orkestrasını izlerken müziğe aşık oldum. Üniversite yıllarımda aranjörlük yapmaya başladım. Ardından Lady Gaga'nın prodüktörü ile tanıştım ve onunla çalışmaya başladım. Müzik, benim için daha ciddi bir boyut kazandı. Üç yıl sonra kalbim değişmeye başladı. Allah'a daha yakın olmak, dinimi daha çok yaşamak istedim. İçimde çok büyük bir savaş yaşadım. Müziği ya bırakacaktım, ya da devam edecektim. Müzik, en büyük aşkımdı fakat bir yandan da çok iyi bir Müslüman olmak istiyordum. Evlenmek ve aile kurmak istiyordum. Bazı arkadaşlarımın yardımıyla, iki tutkumu birleştirmeye karar verdim. Müzik de Allah'ın verdiği bir yetenektir. Ben de iyi bir insan olarak sevdiğim mesleği yapmaya karar verdim.
RAMAZAN'DA ARINARAK DİĞER 11 AYI FORMATLARSIN
Ramazan ayını nasıl geçirirsiniz?
M.C.: Kainatta
yaşamış en muhteşem
insan Hz.
Muhammed'in
yolundan gitmemiz
gerekiyor. Aklımızı
kullanıp kalbimizin
sesine kulak vermeliyiz.
Ramazan
ayındayız; Kuran
ve oruç ayı... Eğer
insanlar oruç tutarken
dedikodu yapıp
küfür ediyorlarsa,
kendini sorgulamalıdır.
Bu ay arınarak,
geriye kalan 11 ayı
formatlarsın. Bu,
insanın içsel yolcuğu
ile ilgili bir şey.
Maher gibi temiz
kalpli insanlar da
işlerini doğru yaparak,
bu mesajı farklı
yollardan iletecek.
Yunus Emre der ki,
'Ben geldim sevgi
için, benim kavga ile
yoktur işim...' İslam,
sadece seccade
başında yaşanmaz;
bu bir hayat tarzıdır.
Benim için İslamiyet
ve yobazlık aynı
cümlede geçemez.
Aksine; bu çağın
koşullarını çok
önceden bildiren
ve şu anki bilimsel
gelişmeler ışığında
bazı ayetlerin daha
iyi anlaşılabildiği bir
dindir. Tam olarak
açıklanması için
daha pek çok bilgiye
ve bulguya ihtiyaç
var. Pozitif bilimlere,
astronomiye,
astrolojiye ve sanata
açık olmalıyız.
Daha çok okumalı
ve araştırmalıyız.
HER İNANCA VE KALBE SAYGILI OLMAK GEREK
Müslümanlık doğru anlatılıyor mu sizce?
M.C.: Çağımızın şöyle bir problemi var: İslam, doğru yansıtılmıyor ve yalnış anlaşılıyor. Bunun en büyük örneği de yakınımızda yaşanıyor. Hz. Muhammed Efendimiz, bir Müslüman olarak hiç kimsenin kafasını kesmemiş. Bugün yapılanları, İslamla bağdaştırmak ne kadar doğru? Efendimiz; 'Nefret ettirmeyin sevdirin, zorlaştırmayın kolaylaştırın' hadisinde şu mesajı veriyor: İslam, bir düzen. Bu düzenin içinde tüm taşlar zaten yerli yerinde. Bir çiçeğin açacağını bile önceden anlıyorsunuz. Hepimiz önce kendi kapımızın önünü süpüreceğiz. Her görüşe, her inanca ve her kalbe saygılı olmak gerekiyor. Saygı göstermeyene de, saygısızlık etmemek gerek. Hacı Bektaş diyor ki; 'İncinsen de incitme...' Bunlar; sağa sola yazılacak değil, yaşanacak laflar...