Dexter izleyenler bilir, izlemeyenlere minik bir özet: Dex, polisle beraber çalışan bir olay yeri inceleme uzmanıdır.
Görünüşte kendi halinde, hatta biraz asosyal, insan ilişkileri zayıf, pısırık bile denilebilecek silik bir adamdır.
Fakat işinin pek ehlidir. Olay yerindeki kanın sıçrama şeklinden, kanın yoğunluğundan vs. cinayetin hangi silahla, ne kadar uzunlukta ve kaç kiloda bir insan tarafından işlendiğini anlayabilir.
Ancak, bazen öyle davalar vardır ki; katil kabak gibi ortada olmasına rağmen maalesef yeterli kanıt olmadığı için bir türlü mahkum ettirilememektedir.
İşte burada Dexter'ın içindeki canavar ortaya çıkar.
O mülayim, sakin, işinden evine evinden işine adam gider; katil ya da sapık olduğu kesin ama delil yetersizliğinden içeri atılamamış insanları bir bir avlayıp, kıtır kıtır doğrayan, işkenceyle öldüren bir katil gelir.
Ama gel gör ki; Dex, hep kötüleri, çocuk tacizcilerini, masumları katledenleri kesip doğradığı için ona katil gözüyle bakamazsın.
Hatta o, kafa kol kestikçe sen oturduğun yerden "Oh iyi oldu p.....ge, doğra Dexter, parçala parçala" dersin.
Çok acayip değil mi aslında?
Masum bir insana zarar verilirken filmde bile olsa bakamaz, kıyamazken; kötüler en vahşi şekilde doğransa ne üzüntü, ne acıma hissediyorsun.
Hepimizin içinde bir Dexter yaşıyor diyebilir miyiz acaba?
ALMIŞ ELİNE SATIRI!
Şimdi durup dururken size bu diziden ve bu gerçek anti kahraman Dexter'dan neden bahsettim? (Bir de çakma anti kahramanlar var çünkü; 'Behzat Ç.' gibi. Biz ona doğrudan antipatik adam diyoruz. Ne anti kahramanı? Saçmalanmasın rica edeceğim.)
Çünkü dün gazetelerde bir haber vardı: Hindistan'da bir kadın, kızını taciz etmeye kalkan kocasını parça parça doğrayıp adamın kavurmasını yapmış! Adam kendi kızına musallat olmuş yani. Olayı fark eden anne de almış eline satırı.
Sonra da cesetten kurtulmak için parçaladığı adamı yavaş yavaş pişirip ardından yaptığı yemeği "Tencere yandı" deyip çöpe dökmeyi planlamış.
Komşular, evden gelen kötü yemek kokularını duyunca durumdan şüphelenip olayı ortaya çıkarmışlar.
Bu arada, Hindistan'da bir evden kötü ve ağır yemek kokusu gelmesi dünyanın en olağan şeyi iken; durumun fark edilmesi ilginçmiş gerçekten.
Ülkenin kendisi, en ağırından baharat ve yağ kokuyor malum!
Neyse işte, ben bu haberi okuyunca içimde hissettiğim ferahlık duygusundan bir an için ürktüm.
AKLIMA N.Ç. GELİYOR
Bir insan kesilmiş, doğranmış, pişirilmiş, neredeyse yenecek ve ben "Ohhh çok iyi olmuş, eline sağlık Zeynep bacım!" diyebiliyorum. (Hint kadının adı Zeynep Bibi bu arada...)
Özellikle,Doğu toplumlarında, adalet sistemi sapıklarla ilgili, içimize su serpecek cezai yaptırımlara gitmiyor.
Buna bizim ülkemizdeki yargı kararları da dahil. Türkiye'deki adalet sisteminde çok bariz bir şekilde erkeği koruyup kollama, "Erkektir yapar, hem zaten kadın kuyruk sallamıştır kesin" mantığı var.
Sanırım benim bilinçaltımda da bu var ve nasıl olsa mahkeme gerekli cezayı veremeyecek, o zaman "İyi olmuş; kadın hemen orada, kendi mahkemesinde işi halletmiş"diyebiliyorum.
Aklıma ister istemez, olayın vicdanlarımızda açtığı yara çok taze olduğu için N. Ç. geliyor.
13 yaşındaki bir kız çocuğunun 'kendi isteğiyle' koca koca adamların altına yattığına hükmedebilen bir adalet (!) sistemimiz var çünkü.
Ama işte, bir Dexter'ımız yok. Ya da Zeynep Bibi'miz. (Olmasın da zaten, abartıyorum tabii ki...)
İçimiz bir türlü soğumuyor.
Sapıklar, çocuk tecavüzcüleri neredeyse sırtları sıvazlanıp tekrar sokağa salınıyor. İyi insanların içindeki canavar sanki zorla uyandırılmaya çalışılıyor.
Bir Teksas, bir Ortaçağ ruhu zorla hortlayacak bir gün, ondan korkuyorum.
Alacağız elimize satırı o olacak.
Tövbe estağfurullah... İnsanı manyak manyak konuşturuyorlar!