Büyük, küçük herhangi bir haksızlığa, zulme uğrayıp da işimin karakola, savcıya ve de yargıya kalmasından ne kadar çok korktuğumu, hep söylerim.
Erkek egemenliğindeki yargının, vereceği kararların adaletine zerre kadar inanmadığım için!
Görevi vatandaşı korumak, kollamak olan polisin anlayışsızlığı ve kabalığından ürktüğüm için!
Bu iş öyle "Bakın bizim polisimiz ne kadar şefkatli, hoşgörülü, sevgi dolu" diye yalandan tanıtım filmleri çekmekle olmuyor.
KİMİ KANDIRIYORSAK?
Niye bu ikiyüzlülük, niye bu birbirimizin yüzüne baka baka yalan söylememiz?
Yaratılan imaj olarak Türkiye'de polis, güvenilecek, birilerinden korkulunca sığınılacak değil; bizzat kendisinden korkulacak insana verilen isimdir.
Bunu hayatımız boyunca hepimiz en az bir kez deneyimlemişizdir, yalan mı?
İşkence bitmiş, dayak yokmuş, karakollar şeffafmış, artık polis vatandaşın kılına dokunamazmış.
Hıı, tabii tabii.. Kimi kandırıyorsak artık?
Al sana şeffaf karakol işte! Rezaleti hepimiz gördük. İzmir Karabağlar Karakolu'nda üç polis, muhtemelen 'yollu' olduğuna karar verdikleri bir kadıncağızı "Allah yarattı" demeyip eşek sudan gelinceye kadar dövdü.
Ha, şeffaflıktan kasıt, bu olayın kameralarca kaydedilmesi ve hepimizin önüne bir şiddet pornosu olarak sunulmasıysa yemişim ben böyle şeffaflığı!
Hayır, izledik, haberimiz oldu da ne oldu?
KİMDEN SAKLIYORUZ?
Dayağı atıp işkenceyi yapanların, tacizde bulunanların 1.5, o feci dayağa, aşağılanmaya maruz kalan kadının ise emniyet güçlerine mukavemetten ve daha bir kaç tırışka iddiadan 6.5 yıl hapisle yargılanmasına hükmedildi.
Çünkü savcı; o izlediğimiz korkunç dayak sahnesinin işkence değil, 'basit yaralama' kapsamına girdiğine hükmetti.
Dikkatinizi çekerim; basitmiş o dayak!
Aman ya, neyse yazıyoruz, konuşuyoruz da ne oluyor? O görüntüleri izlerken tansiyon fırlıyor, nabız artıyor, soğuk soğuk terliyoruz, insanlığımızdan utanıyoruz, o kadar.
Türkiye'de polis herkesin değil sadece bazılarının polisi. Bu kadar ortada bir durumu artık kimden saklıyoruz?