Kadıköy Salı Pazarı'ndayız. Tezgahlarda sezon tredlerine uygun kıyafetler ve aksesuvarlar var. Yanımızda üstü başı marka kıyafetlerle donanmış son derece şık bir kadın. Kimileri şaşırıyor, "Bu şık kadının Kadıköy Salı Pazarı'nda ne işi var?" diye. Ama bu durum günümüzün gerçeği. Aslında bu şık kadın bilinçli, kendi ekonomisini de düşünen ve moda dünyasındaki değişimi takip eden bir tüketici. Kadıköy Salı Pazarı'ndaki bu manzaraya Beşiktaş'taki ikinci el kıyafet satan bir butikte de rastlıyorsunuz. Ya da Ataşehir'deki indirim mağazası ve Taksim'de vintage butikte de. Ekonomik gelişmeler, pandemiyle başlayan moda dünyasındaki değişimler, çevre duyarlılığının artması gibi farklı nedenlerden dolayı bir süredir, alışılagelmiş kalıpların dışında bir alışveriş kültürü kendini göstermeye başladı. Bir kuşağı heder eden marka takıntısı, eskilerin lüks düşkünlüğü, ikinci el kıyafet kullanmaya ayıp gözüyle bakma gibi alışkanlıklar artık yerini, başka türlü reflekslere bırakıyor. Bunun için herkes her yerden alışveriş yapabiliyor. En az bilinçli olanımız bile dolabımızda birkaç sezondan fazla yer alacak, doğal kumaşlardan üretilmiş, kalıbı öncelikli olarak kendi bedenimize uygun olan kıyafetlerin peşine düşmüş durumda. Modanın son beş yıldır 70'ler, 80'ler, 90'lar trendlerini geri getiriyor oluşu da bu durumu kolaylaştırıyor. El işi parçaların değer kazanması, geri dönüştürülmüş ürünlerin popüler olması, ikinci el ve vintage tasarımların altın çağını yaşıyor olması boşuna değil. Artık bir dönem hızlı moda markası olarak ismini duyurmuş olan bir zincir mağazasına girip kötü kalıp ve kumaşla üretilmiş ve birkaç yıkama sonrasında kullanılmayacak hale gelen tasarımlarını satın almak kesinlikle bilinçsizliğinizin göstergesi. Bilinçli tüketici için artık, iyi bir ürünü ucuza bulma dönemindeyiz. Zaten devir de ekonomi devri. Şöyle İstanbul sokaklarında dolaşınca, herkesin istediği ürünü alabileceği bir ortamın olduğu görülecektir. 100 TL'nin altında şık bir ceket, 100- 200 TL arası bir kaban, 50 TL'ye trendi bir kazak, 250 TL'ye kaliteli bir deri ceket bulabileceğiniz bir ortamdan bahsediyoruz. Tabii lüks düşkünleri için de İstanbul bir merkez. 116 bin TL'ye lüks bir kaşmir palto almak isterseniz bu da İstanbul'da mevcut. Biz de bu ekonomi devrinde hem değişen alışveriş kültürünün izini sürdük hem de en ucuzundan en pahalısına alışverişleri nerede yapabilirsiniz onların peşine düştük.
Vintage'ın adresi Taksim ve Moda
Hollywood starları, hatta kıyafetlerine servet harcayan Kim Kardashian bile vintage parçaların peşinde. Dönemine damga vuran, tanınan tasarımcılara ya da markalara ait özellikli moda ürünlerini bulabileceğiniz mağazalar Moda ve Taksim'de yoğunlaşmış durumda. Hem de moda dünyası 80'ler ve 90'ların çizgilerini genel tarzını geri getirip dururken orijinal bir 90'lar parçasına sahip olmaktan daha havalı bir şey de yok... Galata ve Taksim'de bulunan Madame Mare Vintage Store, Rapunkelden, Beşiktaş'ta ve Kadıköy'de şubeleri bulunan Sentetik Sezar, Kadıköy'de ve Beyoğlu'nda şubeleri olan Büyükannemin Sandığı Vintage, Old Moda Vintage, Grandma Vintage Shop ve Şişli'deki Dönem Kostümleri isimli mağaza ilk aklımıza gelenler. Seasons&Stories gibi iyi mücevher ve aksesuvar markalarının vintage ürünlerini bulabileceğiniz mağazaları da sakın unutmayın. Tiny Official markasının kurucusu Cansın Sağlam sık sık İstanbul'daki vintaga mağaza önerilerinde bulunuyor, Aperlai Living markasının kurucusu Asena Sarıbatur da vintage kombinleriyle dikkat çeken isimlerden. Bu iki ismin sosyal medyalarını takip ederseniz vintage parçaları nasıl dolabınızdaki parçalarla kombinleyebileceğinizi de görebilirsiniz. 100 TL iyi bir gömlek, 200 TL'ye güneş gözlüğü hatta 250 TL'ye deri ceket alabileceğiniz bu adresleri ziyaret edebilirsiniz .
Butik sokak 450 TL'ye kiralamak mümkün şık gece elbisesi mağazaları her zaman avantajlı
Beyoğlu'nun tarihi ve turistik havası ve pahalıdan uygun fiyatlıya tüm alternatif seçenekleri ile gelen misafirlerine kucak açan İstiklal Caddesi, cadde boyunca uzanan marka mağazaların yanı sıra ara sokakları ve pasajları ile de İstanbul'un en iyi alışveriş noktası oluyor. Atlas Pasajı, Halep Pasajı, Hazzopulo Pasajı, Aznavur Pasajı, Avrupa Pasajı, Çiçek Pasajı, Beyoğlu İş Merkezi, Terkoz Çıkmazı... Kadıköy ve Moda hatta Bağdat Caddesi de bu konuda oldukça avantajlı. Sezon trendlerine uygun ürünler satan sayısız mağaza bulunuyor bu semtlerde. Tabii ki ürünlerin fiyatları, zincir yabancı markaların şişirilmiş fiyatlarından çok daha düşük.
Lüksün sınırı yok
Tabii ki bir yandan da her birimiz bütçemiz dahilinde iddialı, belki evladiyelik bir parçayı her zaman dolaplarımıza katmak istiyoruz. 30'larını geçmiş olanlar bir dönem Türkiye'de Timberland, GAP, CK, Guess gibi markalara bile ulaşılmanın neredeyse imkansız olduğunu, bu markaları ancak tektük mağazalardan ulaşılabildiğini ya da yurt dışına gidenlere sipariş edildiğini hatırlar. Oysa Türkiye son dönemde lüks tüketim konusunda bir merkez haline gelmiş durumda. Hatırlarsanız tüm yaz Bodrum'da arka arakaya açılan lüks butiklerin haberlerini ve sadece Türkiye için ürettikleri lüks parçaları paylaştık. Aynı şey sonbahar-kış sezonuyla birlikte İstanbul'da devam ediyor. Louis Vuitton'un İstinyepark'daki mağazasını Seçkin Pirim'e tasarlatması, Hublot'nun bu sezon İstinyepark mağazasında satışa çıkmak üzere özel koleksiyon saatleri üretmesi boşuna değil. Bulgari'nin Türk bir marka yüzü seçmesi ve bu sayede belli bir coğrafyaya ulaşmayı hedeflemesi de boşuna değil. İşin içine lüks kavramı girince biliyorsunuz bu konuda sınır yok. Loro Piana'da 116 bin TL civarına şık bir kaşmir palto alabilirsiniz mesela. 22 bin TL'ye bir çizme, 38 bin TL'Ye de bir parka alabilirsiniz aynı markadan. Balenciaga'dan 20 bin TL civarına jean ceket, 6 bin TL civarına da koton bir tişört satın alabilirsiniz. Sosyal medya fenomenlerinin iyice meşhur ettiği Mach&Mach marka taşlı şık ayakkabıların fiyatlarıysa 14 bin TL'den başlıyor. Bottega Veneta'dan 5 bin TL civarına güneş gözlüğü, 70 bin TL'ye deri ceket alabilirsiniz. Dediğimiz gibi lüks olunca bu işin ucu bucağı yok.
Outlet'e bir bakmadan alışveriş yapılmaz
Akıllı alışveriş demek önce liste yapmak demek. Bu listeye ilk olarak sezonda nelere ihtiyacınız olduğu yazılır. Yani alışveriş bir hobi değil, ihtiyaç giderme aktivitesidir. Bunu hiçbir zaman unutmamak lazım. Sonra moda dergilerinden, moda platformlarından ve trend raporlarından sezona ait trendlere bakılır. Bu trendler içinde sizin de dolabınıza renk katmak için kendi stilinize uygun gördükleriniz belirlenir. Sonra markaların internet siteleri ya da mağazaları gezilir. Beğendiğiniz parçalar tespit edilir, en beğendikleriniz denenir bedeninize uygun olanlar belirlenir. Ve tabii ki satın alınmaz. Eğer gerçekten listenizde çok hızlı bir şekilde bir ihtiyacınız varsa elinizdeki bütçeye uygun olarak bu ihtiyaç nasıl karşılanabilir ona bakılır. Ve tabii ki o bütçeye göre olabilecek en kaliteli, kumaşı en iyi, kalıbı en güzel ve en uzun süre giyilebilir olan parçaya yatırım yapılır. Tüm bu maddeler de bizleri outlet'lere getirir... Beymen'den Koton'a kadar her markanın outlet butiklerinin bulunduğu birçok AVM var İstanbul'da. Viaport, Optimum bunlardan sadece ikisi. Bu tarz bir AVM'ye girmeden, sezonun fiyatlarının en yüksek olduğu döneminde alışveriş yapılmaz. Bunu dünyanın hiçbir noktasında, birkaç nesildir varlıklı olan hiçkimse yapmaz. Ayrıca bu outlet'lere alternatif olarak Beymen'in Vadistanbul'daki mağazası gibi alternatif mağaza türleri de karşımıza çıkıyor. Bu mağazada sezon ürünleriyle birlikte, daha önceki sezonlardan kalan daha indirimli ürünlere de ulaşabiliyorsunuz.
Marka ürünler indirim çadırlarında
Sanırım son dönemin en popüler uygulamalarından biri bunlar. Ataşehir'de aralıklı zamanlarda alışveriş çadırları kuruluyor mesela... Birçok Türk markasının ve yabancı markanın sezon sonu ürünleri etiket fiyatları üzerinden neredeyse yüzde 80'i bulan indirimlerle satılıyor. Çadırın kapısının önü lüks araba galerisine döndüğüne göre çoktan herkes akıllı alışveriş yapma taraftarı olmuş anlayabildiğimiz kadarıyla . Ne de olsa hiç kimse maliyetini aşağı yukarı tahmin ettiği bir ürüne üzerindeki etiket nedeniyle çok daha fazla para verme niyetinde değil. Bu bahsettiğimiz çadır gibi Kartal'da, Sancaktepe'de ve başka birçok ilçede de açılan bu tip çadırlar bir yandan üreticilerin ellerinde olan sezon sonu ürünlerin elden çıkarmasını ve gereksiz yere depo maliyetlerinin artmasının da önüne geçiyor.
İkinci elde 100 TL'ye ceket
"İkinci el giyilir mi hiç?" kafasında olanlardansanız çoktan bu kafayı bırakma vakti geldi. Tüm dünya gereksiz yere tekstil parçaları üretilmesinden sıkılmış durumda. Bu yüzden de İngiltere, Fransa, ABD gibi gelişmiş ülkeler kullanılmayan tekstil ürünlerini sürekli olarak sistemde tutarak değerlendiriyor. Hiçbir ülke çöpe gidecek tekstil atıklarını topraklarında barındırmak istemiyor. İkinci el dediğimiz zaman zaten İstanbul'da Yenibosna'dan Eminönü'ne kadar farklı semtlerinde kıyafet satın alıp satan mağazalar var. Taksim her zaman olduğu gibi bu işte de yine popülaritesini koruyor. Kadıköy'de de ikinci el ürün satan mağazalar günden güne çoğalıyor. Mesela Beşiktaş'taki ikinci el satan bir butikte 100 TL'nin altında şık bir ceket, 50 TL'nin altında trendi bir kazak bulmanız mümkün. Bu parçalar aslında biraz da şımarıklıkla satın alınmış sonra dolapta tutulan ve sonra ikinci el butiklere düşen çoğu yeni kıyafetler. Ki birçok insan da Modacruz ve Dolap gibi internet siteleri ve sanal uygulamalar üzerinden ikinci el ürünleri satıp yine ikinci el ürünleri alabiliyorlar. Bu, şu zamanda yaygın olan bir alışveriş kültürü.
Semt pazarı demeyin lüks cipler sıraya giriyor
Bu konuda biz ne yazsak boş. Eminiz akıllı alışveriş yapan kadınların yolu sık sık bu pazarlara düşüyordur. Sonuç olarak Türkiye bir tekstil ülkesi ve dünyanın neredeyse tüm büyük markalarının üretimi Türkiye'de yapılıyor. İhracatçı tekstil firmaları da çoğu zaman ya ellerinde fazla kalan ya da görülmeyecek bir detay nedeniyle marka tarafından geri döndürülen ürünleri iç pazara satıyor. Üzerinde etiketi olan, etiketi kesik olan ürünlerin hikayesi de bu. Pazarda önemli olan iyi ürünü satan satıcıyı bulmak. Pazarların otoparklarının lüks araba ve ciplerle dolu olmasının nedeni de tamamen bu aslında. Gelelim kaçırılmaması gereken ve mağazarlardaki fiyatların çoğu zaman yarısından bile ucuza oldukça iyi ürünler alabileceğiniz pazarlara... Bir numaraya Beşiktaş Sosyete Pazarı'nı koyuyoruz. Evlendirme Dairesi'nin karşısına kurulan bu pazar, yarı kapalı ve iki kattan oluşuyor. İkinci numarada ise Kadıköy Salı Pazarı var. Hem Anadolu Yakası'nın hem de İstanbul'un en güzel, en çeşitli ve en büyük semt pazarlarından kabul edilir burası. Aşırı kalabalık oluşu sebebiyle sabahın erken saatlerinde gidilmesinde yarar var. Oldukça kaliteli ve ucuz ihraç fazlası ürünleri tezgahlarıda görebilirsiniz. Üç numaramızdaysa Yeşilköy Sosyete Pazarı bulunuyor. Birçok modaevinin ve markanın ürünlerine bu pazarda etiketinin dörte biri fiyatına ulaşabilirsiniz. Çarşamba günleri kurulan bu pazar, ürünlerinin kalitesi ve çeşitliliğiyle biliniyor. Ulus Sosyete Pazarı da sanırım İstanbul'da yaşayan herkesin en az bir kez gittiği bir yer. Ortaköy'e taşınan bu pazarda sezon trendlerine dair ne varsa bulabilirsiniz. Pazara girip de eli boş çıkanını daha hiç görmedik. Ayrıca Bakırköy Pazarı, sadece Avrupa Yakası'ndan değil Anadolu Yakası'ndan da müşteri çekme potansiyeline sahip. Bakırköy Adliyesi'nin yakınlarında kuruluyor. Çocuk kıyafetlerinde de hatırı sayılır bir çeşitliliğe sahip olan bu pazardaki ürünler de diğer pazarlarda olduğu gibi ağırlıklı olarak ihraç fazlası ürünlerden oluşuyor. Peki fiyatlar nasıl derseniz? 100 TL'ye kışlık montlar bile var. Biraz üzerine çıkarsanız ve şansınız da yaver giderse epey pahalı marka montu ucuza bulabilirsiniz. 30 TL'ye bluz, 100 TL'ye marka bir spor ayakkabı satın almak da mümkün.
Yerli tasarımı yurdun malı
Türk tekstil tasarımcılarının gücü de ortada... Alışveriş yaparken Türk tasarımcıları bir çatı altında toplayan Mert Aslan Presents gibi moda satış etkinliklerini takip etmenin birçok avantajı var. Alışveriş sitelerinin ve markaların Türk tasarımcılarla yaptığı iş birliklerine, kapsül koleksiyonlara bakmanızı tavsiye ederiz. Trendyol gibi alışveriş sitelerinde Türk tasarımcılar belirli aralıklarla indirimli satışlar düzenliyor, onlara göz gezdirebilirsiniz. Defacto'nun Nihan Peker ile yaptığı iş birliği, LCW markasının Gamze Saraçoğu, Sudi Etuz ve Beauty Omlette markasıyla tanınan Nur Bilen Yavuzer ile yaptığı iş birlikleri bunun en güzel örneklerinden. Koton'un tasarımcı Zeynep Tosun ve moda editörü Melis Ağazat ile yaptığı işbirlikleri de buna güzel bir örnek. Adl markasının bu sezon çok konuşulan Raisa&Vanessa markası ve moda editörü Mert Aslan ile hazırladığı kapsül koleksiyonlar da çok dikkat çekici. Yabancı ve fiyatları sürekli dalgalanan markalardan alışveriş yapmak yerine doğrudan Türk marka ve tasarımcılara yönelmek ve onların koleksiyonlarını keşfetmek için bu dönem çok uygun bir dönem. Eğer tasarımcı benim için önemli diyorsanız mesela 100-500 TL arası bir Türk tasarımcının iyi kumaştan üretilmiş, kalıplı, kaliteli bir ürünü almanız mümkün.
450 TL'ye şık gece elbisesi kiralamak mümkün
Ne kadar varlıklı olursanız olun hiç kimsenin evindeki giyinme odası sürekli bir şeyleri satın alıp da onları saklayacak kadar büyük değil. O zaman ne yapmalı? En az ihtiyaç duyduğunuz ürünleri, bir kere giyeceğiniz parçaları satın almak yerine kiralayabilirsiniz. Yeni yıl kutlama akşamından Sevgililer Günü'ne kadar yılın bu birkaç ayı arka arkaya özel günler ve davetlerle dolu. Böyle bir durumda siz de bir kerelik giymek için boşuna elbiseye, çantaya ya da ayakkabıya para vermemelisiniz. Bunun yerine arka arkaya açılan pekçok kiralama şirketinden ürün kiralayabilirsiniz. Rentony, Unomoi, Sindirella bu platformlardan ilk aklımıza gelenler. Ayrıca sizin kendi dolabınızdaki parçalarınızı kiralarken bir yandan da başka dolaplardan ürün kiralayabildiğiniz Modaloop gibi farklı platformlar da bulunuyor. Mesela lüks bir gece kıyafetini 450 TL'ye kiralayabilirsiniz. Yok lüksle işim olmaz şık olması yeterle derseniz 200 TL civarı amaca uygun bir elbise kiralamanız da mümkün.