Libya'da, Haftar üzerinden askeri bir diktatörlük kurarak Libya halkının Şubat Devrimi'yle devirdiği Kaddafi rejimini hortlatıp, ülkeyi BAE ve onun üzerinden İsrail'in bölge stratejisinin aparatına dönüştürme girişimleri Türkiye-Libya arasındaki iş birliğiyle bozulmuştu.
Türkiye ve Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında askeri ve güvenlik işbirliği ve Akdeniz'de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin 2019 yılı Kasım ayında imzalanan anlaşmalar üzerinden iki ülke arasında karşılıklı iş birliği had safhaya ulaştı. Özellikle güvenlik ve savunma alanındaki iş birliği UMH'nin askeri kapasitesinde ciddi bir artışı sonuç verdi ve silah zoruyla Trablus'a girme gayretinde olan Haftar'a bağlı milis gruplar ciddi mağlubiyetler almaya başladı.
Özellikle son bir aydır, UMH'ye bağlı silahlı kuvvetlerin hava üstünlüğünü ele geçirdiği, SİHA'ları ve hassas mühimmatı etkin kullandığı, Haftar unsurlarının ciddi baskı altına alındığı görülüyor. UMH'ye ait SİHA'lar Haftar milislerine ait kritik hedefleri, ikmal konvoylarını ve mühimmat depolarını ve önemli askeri hava alanlarını vurarak ciddi kayıplar verdiriyor. UMH'ye bağlı askeri birimlerinin bu yöntemle Haftar'a bağlı askeri unsurların ikmal hatlarını keserek zayıflatmak istediği anlaşılıyor.
UMH güçlerinin özellikle Haftar unsurlarına ait Çin üretimi Wing Long 2 tipi SİHA'ları, bir kısım hava savunma sistemlerini ve SU-22 tip savaş uçaklarını etkisiz hale getirmesi Haftar milisleri ve destekçileri üzerinde şok etkisi yarattı.
UMH yetkilileri, yaptığı açıklamalarda, Haftar güçlerini Trablus'un güneyinden tamamen atmayı, Sirte'de kontrolü tekrar sağlamayı, el-Vatiye ve Cufra askeri hava üstlerini etkisiz hale getirmeyi ve hava sahasının kontrolünü tamamen ele geçirmeyi hedeflediklerini kaydetmektedir. Son bir aydaki gelişmeler bu hedefe hizmet etmekle beraber bu hedefler kısa vadede değil orta ve uzun vadede gerçekleştirilebilecek gibi görünmektedir.
Fakat UMH'nin askeri kapasitesizindeki artışın gözlemlendiği son bir ayda elde ettiği başarılar Haftar'ı ve destekçilerini endişelendirmiştir. Özellikle ülkenin batısındaki Sıbrata, Surman gibi kentlerinin kontrolünün tekrar UMH'nin eline geçmesi ve Tunus hattına kadar kontrolün sağlanması UMH açısından ciddi moral olmuş, karşı tarafta ciddi bir moral bozukluğuna neden olmuştur.
UMH güçlerinin sahada elde ettiği başarılar Libya krizinin küresel aktörlerini teyakkuza geçirmiş UMH alan kazandıkça "gerilimi azaltma" söylemini daha fazla dillendirmeye başlamıştır.
Özellikle UMH'nin SİHA'ları etkin kullanarak Haftar milislerinin ikmal hatlarını kesmesinin Haftar destekçilerini paniklettiği görülmektedir. Haftar'ın en ciddi destekçisi BAE'nin Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed'in (MBZ) Beşar Esed'e İdlip'te ateşkesi bozması için 3 milyar dolar para teklif ettiği kaydedilmiştir. MBZ bu hamleyle, İdlip'te gerilimi arttırarak UMH'nin müttefiki olan Türkiye'nin dikkatini dağıtmayı amaçladığı yorumlanmaktadır. Ayrıca BAE Devlet Dışişleri Bakanı Enver Karkaş, Libya'da gerilimin azaltılmasını desteklediklerini ve Berlin sürecini desteklediklerini ifade etmiştir.
Libya'da gerilimin ana kaynağı olan BAE'den bu yönde bir açıklama gelmesi, BAE'nin, UMH'nin askeri kapasitesinden endişe ettiğini ve şu ana kadar benimsedikleri askeri yöntemlerin aleyhlerine dönmesinden çekindiğini göstermektedir.
UMH'ye bağlı askeri güçlerin alan kazanmaya başladığı bir senaryoda, Haftar Trablus'a saldırırken sessiz kalanların "gerilimi azaltalım" açıklamaları iyi niyetli olarak değerlendirilmemelidir. Haftar'ın 4 Nisan 2019 öncesi askeri pozisyonlarına yenilerek çekilmediği bir senaryoda, Haftar ve destekçileri onu Libya'nın en güçlü aktörü olarak takdim etmeye devam edecek ve siyasi çözümü baltalamayı sürdürecektir.
Bu nedenle Haftar'ın 4 Nisan öncesi askeri pozisyonlarına çekilmediği her senaryoda siyasi çözüm hala mümkün olmayacaktır.