Altı yaşındaki oğlum Rüzgar aylardır yaz tatilinin başlamasını iple çekiyor. Çünkü onun için yaz tatili demek, aylar önce ona verdiğim "The Land Of Legends'a gideceğiz" sözü demek, adrenalin demek, bitmeyen eğlence demek... Antalya uçağından sonra soluğu Türkiye'nin en büyük tema parkında alıyoruz. Hava sıcak ama her türlü su eğlencesi var. Kendini 'macera tutkunu' ilan eden Rüzgar için burası gerçeküstü bir ortam. Sıcaklar mı bastırdı, hemen dalga havuzuna; oradan bot turu ve yunus balığıyla eğlence...
Ve tabii adrenalinin zirve noktası roller coaster. Bu yıl dünyanın en büyük ve en hızlı beş Roller Coaster'ından biri The Land of Legends'ta açıldı. Adı da Hyper Coaster. Üç kez bindik. 61 metre yükseğe kadar çıktık, saatteki hızımız 115 kilometreyi buldu. Çığlıklarımız birbirine karıştı. Yaşadığımız adrenalin patlamasını azaltmak ve bizi kendimize getirmek için bir şeyler yapmalıydık.
Doğru su kayaklarına atladık. Her yaş grubu için farklı zorluk derecelerinde 40'ın üstünde kaydırak var. Bazıları gerçekten büyük cesaret gerektiriyor. Biz haddimizi bilerek kendimize uygun su kaydırakları seçtik. En çok vakit geçirdiğimiz yer ise hiç şüphesiz dalga havuzu oldu. Suni dalgaların arasında zıplayarak mücadele etmek Rüzgar'ın gece rüyalarına bile girdi, öyle söyleyeyim. Tesisin içindeki su kanallarında şişme botlara atlayıp tur atmak ise dinlendirici ender etkinliklerden biri. Eğer diğer botları geçip birinci olmak gibi bir hedefiniz yoksa (ki bizim vardı), sudaki hafif akıntı sizi zaten götürüyor, siz de dinlenmiş oluyorsunuz.
The Land of Legends'ta adrenalinin doruk noktalarındaki geçirdiğimiz üç gün özellikle oğlum Rüzgar için 'efsane' bir deneyimdi. Ama işin en zor tarafı emin olun oradan ayrılmak. Çünkü çocuğunuzu gitmeye ikna etmek, az evvel bahsettiğim o en zor kaydırağa binmekten daha büyük cesaret gerektiriyor.