Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Söyleşinin incelikleri

Eski Yunan filozofu, felsefenin kurucu babalarından Sokrates, tüm temel bilgilerin insanın zihninde olduğunu düşünürdü.
O halde yapılması gereken bir tür entelektüel ebelikti.
Bir ebe nasıl çocuğun doğmasını sağlıyorsa...
Felsefeci de, etkin bir sorgulama yöntemiyle, zihnimizdeki bilgiyi doğurtmalıydı...
Sokrates'i aklıma düşüren, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin 'Yılın Röportajı' ödülünü Taraf gazetesinden Tuğba Tekerek'e verdiğini öğrenmem oldu.
(Bence yapılan iş için, "röportaj" doğru bir kelime değil; "söyleşi" ya da "mülakat" daha uygun.)

***

Genç gazeteciler ve meslekten olmayanlar, söyleşiyi basit bir iş sanır. "Alırsın karşına birisin, açarsın teybi, olur sana söyleşi" diye düşünürler.
Yanlış bir önyargıdır bu...
Çünkü söyleşinin üç temel aşaması da birbirinden zordur:
1) Kimle konuşmalı?
Ya gündeme uygun birisi bulunmalıdır ya da gündemi değiştirecek birisi.
2) Hangi sorulara cevap aranmalı?
Gazetecinin doğru soruları sayesinde konuşan kişi öyle cevaplar verir ki bazen yer yerinden oynar.
3) Konuşma okura nasıl sunulmalı?
Bazen saatlerce süren bir söyleşiyi, uygun yerlerinden kırparak, gazete sayfasına sığdırmak kolay iş değildir.
***

Tarih ve talih benim karşıma üç söyleşi ustası çıkardı. Önce Neşe Düzel ardından Muhsin Öztürk ve Nuriye Akman...
Üç arkadaşımızın ortak noktaları şunlardı:
Konuşulan konuların temel özelliklerini iyi biliyorlardı. Örneğin ilkinden günümüze cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuştuğumuz Neşe Düzel (o sırada Radikal'deydi), "Cevdet Sunay'a gelince..." diye lafa başladığımda, yüzünde "o da kim" ifadesi belirmiyordu, çünkü biliyordu.
Üç arkadaş da hazırlıklı gelmişlerdi. "Hazırlık" derken elbette internetteki "Ekşi Sözlük" ve benzeri, yalan dolan çuvallarını kastetmiyorum.
Mesleklerini ve muhataplarını ciddiye aldıkları için doğru bilgilerle karşıma çıkmışlardı.
***

Ayrıca, üçü de usta birer terziye benziyordu: Eldeki düzensiz lakırdı kumaşlarından harika bir takım elbise diktiler.
Frenklerin "editing" dediği, "düzeltme, düzenleme, yayına hazırlama" aşamasında birinci sınıf bir çalışma yaptılar.
Daldan dala konarak konuşan, çağrışımlarla başka alanlara kayan, yanlış kelimeler seçebilen, cümleleri yarıda bırakan (benim gibi) kişilerin söylediklerini "edit" etmek hiç kolay değildir.
Aksiyon'dan Muhsin Öztürk de, Zaman'dan Nuriye Akman da, aynı Neşe Düzel gibi, editörlükte öyle başarılıydı ki her seferinde, "Vay canına, ne kadar önemli şeyler söylemişim" demiştim.
Yani üçü de, adeta bir ebe gibi, zihnimdeki atıl bilginin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştu.
Onlara müteşekkirim!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA