1956 yılının Ekim ayının sonu ve Kasım ayının başında İsrail sadece sekiz günde Gazze'yi işgal edip ardından Sina Yarımadası'nın tamamını da ele geçirdi. Bugün yedi aydan fazla bir süredir her tür barbar saldırıya ve soykırıma rağmen İsrail askerleri Gazze'yi ele geçiremedi ve Filistin halkının direniş iradesini kıramadı.
Hem de Pentagon ve Silikon Vadisi'nin her tür askeri ve teknolojik desteğine rağmen. Unutmayalım ki ABD sadece silahlarla değil Intel, Google, Amazon, Hewlett Packard, Cisco, Dell, Microsof, Nvidia, Meta, Facebook ve Instagram gibi yüksek teknoloji ve sosyal medya şirketleriyle de İsrail'in Gazze'deki yapay zekâ destekli askeri katliamlarına ve dijital sömürgeciliğine her tür hizmeti sunuyor. Oysa İsrail kendini dünyadaki dördüncü en kuvvetli askeri güç olarak pazarlıyordu. Bu Siyonist algı, Hamas'ın yetimler ordusu tarafından tuzla buz edildi.
7 Ekim'de Hamas savaşçıları en son teknolojiye sahip radar sistemleri, uzaktan kumandalı makineli tüfekleri ve yeraltı sensörleriyle donatılmış 40 millik akıllı çitlerinin üzerinden geçerek "İsrail'e kimse dokunamaz mitini" yerle bir etti.
***
Soykırımcı İsrail ve suç ortağı ABD şimdi 'Nerede hata yaptık' arayışına başlamış durumda. Tablet'te yayımlanan "The Gates of Gaza/Gazze Kapıları" başlıklı analizi kaleme alan Michael Doran ve Can Kasapoğlu, İsrail'e "Teknolojik sihirbazlığın güvenliğini garanti altına alacağı yönündeki başarısız fikirden vazgeçmesi" çağrısında bulunuyor. Yazarlar yenilginin faturasını yağmurda obüsleri çamurda sürüklemek yerine eğitimlerini sanal simülasyonlarla geçiren İsrail ordusunun teknoloji destekli savaş konseptine kesiyor. Makalede hava ve füze savunmasına aşırı bağımlılık ile teknoloji merkezli bir istihbarat, gözetleme ve keşif konseptine verilen ağırlık, İsrail ordusunun temel zayıflıkları olarak sıralanmış.***
Ne var ki İsrail'in aşılamaz denilen akıllı çitlerini aşan Hamas savaşçılarına karşı bir şey yapamadılar. Hezimete kılıf arayan yazarlar Hamas'ın Aksa Tufanı taarruzunu ve Gazze'deki direnişini, Siyonist anlayışın geliştirdiği Yıldız Savaşları paradigmasını yıkan 'Mad Max' gerçeği olarak tanımlıyor. Hangi tanımlamaya ve alegoriye başvururlarsa başvursunlar değişmeyen bir gerçek var. O da İsrail ve diğer soykırımcı Batılı suç ortaklarının temsil ettiği Siyonistleşen dünyanın Filistinlileşen dünya karşısında yaşadığı askeri, siyasi, ahlaki ve insani hezimettir.