Zenica... Bosna-Hersek'in 4'üncü büyük şehri... Salonda binlerce çocuk... Türkçe marşlar, şarkılar söylüyorlar... Eğleniyorlar... Çocuk Şenliği. * *Çocuklar... Seçmeli ders olarak Türkçe'yi tercih eden... Türkçe öğrenen öğrenciler.
Ülkenin çeşitli yerlerinden... 200 farklı okuldan gelmişler.
Yunus Emre Enstitüsü... 68 ülkede, Türkçe öğretiyor. Çocuklara... Büyüklere... İçlerinde eski başbakan bile var.
Eğitim ve kültür diplomasisi. Son derece başarılı.
Enstitü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş... Ve Mısır'dan Japonya'ya, İngiltere'den Polonya'ya, Amerika'dan Lübnan'a kadar... Geniş bir coğrafyada... Türk dilini, sanatını, tarihini anlatan/öğreten özverili çalışma arkadaşlarını kutluyoruz.
***
Pazar yeri... Kan ve gül
Saraybosna... Markale Pazaryeri... 5 Şubat 1994... Sırpların attığı havan topu... 68 can kaybı... 144 yaralı.
Her gelişte uğrarız... Savaş sırasında da görmüştük.
Pazaryeri şimdi canlı... Savaş öncesindeki gibi.
Et... Bizim parayla... 354 lira.
Domates 72, patates 53, çilek 88 lira.
Pazaryerinde... Bir çukur... Bombanın düştüğü yer... Aynen duruyor... Halk bu çukura, "Saraybosna'nın gülü" diyor.
Kan kırmızısı gül.
***
Boykot kültürü
Keşke bizde de olsa... Hemen... İhtiyaç var.
Saraybosna'da... Tuzla'da... Mostar'da... Travnik'te... Bir lokanta... Market... Mağaza haksız yere fiyat artırınca, müşteriye kazık atınca...
Halk hemen boykot uyguluyor.
O işyerine gitmiyor.
Böyle bir uygulama bizde de gerekiyor.
***
Kötü gün kardeşliği
Gezdiğimiz yerlerde... Binalarda... Kurşun delikleri var.
Camilerde... Evlerde... Her yerde.
Savaşın izleri... Halk, o günleri... Çekilen çileleri unutmuyor.
Yine gezdiğimiz yerlerde... Saraybosna'nın ünlü Başçarşı'sında... İnsanlar, savaş sonrasında Türkiye'den gelen desteği unutmamışlar... Anlatıyorlar.
Bize... Asrın depremini... Hatay'ı... Malatya'yı soran çok oldu.
Bosna-Hersek... Zengin bir ülke değil... Fakat...
İnsanlar... Asrın depreminde... Depremzedelere yardım için çırpınmışlar... Yarışmışlar... Acımızı paylaşmışlar.
***
Komşu kapısı
Türk ziyaretçiler... En çok hangi illerden?
İlk sırada İstanbul'dan gelenler... Bir kısmı Boşnak... Ata topraklarını ziyaret... Diğerleri turist... "Yarı yarıya" desek yeridir.
Ankara... İzmir... Bursa... Balıkesir... Türkiye'nin her yerinden gelen var.
Ama biz ikinci sıraya Konya'yı koyduk.
Konyalı... Bosna-Hersek'i komşu kapısı yapmış.
Konya Büyükşehir Belediyesi... Bu dost ve kardeş ülkeyi kucaklamış... Bağrına basmış.
***
Büyük Türkiye
Mostar'dayız... Başkonsolosumuz Yaşar Ergün ve Yunus Emre Enstitüsü Yöneticisi Melih Barut ile birlikte dolaştık.
Türkiye'den haberler... Siyaset, seçim... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan... CHP Genel Başkanı Özgür Özel... Bu pazar günü oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe maçı... Sokaktaki insan, Türkiye ile ilgili... Türkiye'de olup bitenden haberdar.
Kiminle konuştuysak... Türkiye'ye hayran.
Biz, "Türkiye" diyoruz... Karşımızdaki, "Büyük ülke... Güçlü ülke" diyor.
***
Orda bir köy var uzakta
Ahmici Köyü... Ülkenin içlerinde... Yemyeşil... Çiçekler... Şırıl şırıl akan sular.
16 Nisan 1993... Savaş... Katliam... 116 can kaybı... 3 ile 82 yaş arasında.
Okul, cami, 150 ev... Bombalanmış... Yıkılmış.
Okulda... Camide... Evlerde... Türk bayrakları... Türkiye'den fotoğraflar.
Yıkılan caminin yerine yenisi yapılmış... Türkiye'nin hediyesi.
Bu insanlar... Öksüzler... Yetimler... Türkiye'yi unuturlar mı hiç?
***
Acı ama gerçek
Muzaffer Çilek... Bosna- Hersek kökenli işadamı... İstanbul'da fabrikatör... Tanışmadık.
Çilek Mobilya... Marka... Çocuk-genç odası takımlar.
Saraybosna'da... Çilek tabelalarını... Çilek mobilyalarını görünce... "Bravo" dedik.
Muzaffer Bey, ana-baba... Ata toprağını unutmamış... Kopmamış... Bosna-Hersek'te otel yaptırıyor. İstanbul'da... Aynı topraklardan gelen o kadar çok işadamı var ki... Saymakla bitmez.
Ama... Ata topraklarında... Ne izlerini görebildik ne de tozlarını.
Acı ama gerçek.
***
Mostar Köprüsü
Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından yapılmış... 1556'da... Muhteşem bir köprü... Mostar şehrinin sembolü.
1993...
Tanklardan açılan ateş... Tarihi köprü sulara gömüldü. Savaş sonrası... Köprü yeniden yapıldı.
Köprünün üzeri... Çevresi... Bitişikteki çarşı... Kalabalık... Değişik ülkelerden turistler.
Türkiye'den gelen bir grup... Köprünün korkuluklarına Türk bayrağı asıyor.
Alkışlayanlar... Fotoğraf çekenler... Duygulanmamak elde değil.
***
ÇAYKUR
Lokantaların... Kahvelerin önünde... Reklam panoları... "Çay... Türk çayı... ÇAYKUR" yazılı panolar.
Börek meşhur... Boşnak böreği.
Böreğin yanında içecek tercihi... İlk sırada, Türk çayı.
Ayran... Diğer içecekler... Daha sonra.
***
Nasıl gazi oldum?
Seneler önceydi... Şubat 1995... Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olduğu dönem.
Demirel... Saraybosna'ya gidecekti... Bana dedi ki:
- Savaş ortamı... Görmeni istiyorum... Seni bir gün önceden göndereceğim... Ertesi gün de ben geleceğim.
CASA uçağı... Demirel'in danışmanları... Ankara'dan Zagreb'e uçtuk.
Birleşmiş Milletler Karargâhı'na götürüldük.
BM'nin nakliye uçağına bindik... Uçak, silah dolu.
Uçağın penceresi yok... Zifiri karanlık... Müthiş bir gürültü.
Bir süre uçtuk... Havada iken bazı sesler duyduk... Tangır tungur... Ne olduğunu bilemedik. Ve Saraybosna'dayız... Zırhlı bir araca bindirildik...
Çevremiz koruma ordusu.
İstikamet... Türk Büyükelçiliği.
Büyükelçimiz... "Geçmiş olsun" diyerek karşıladı:
- Uçağınız inerken kurşunlandı... Haberi dünya ajanslarından öğrendik... Verilmiş sadakanız varmış.
Meğer... Bizim duyduğumuz, uçağa isabet eden kurşunların çıkardığı seslermiş.
Başımıza gelenleri yazdım... Milliyet Gazetesi'ne manşet oldu.
Geceyi... Yarısı yıkılmış... Odalarının çoğunda cam, çerçeve olmayan... Işık yakmanın yasak olduğu bir otelde geçirdik.
Ertesi gün... Telefonum çaldı... Arayan Cumhurbaşkanı Demirel:
- Zagreb'deyim... Ama oraya gelemiyorum... Birleşmiş Milletler, güvenlik gerekçesiyle Saraybosna'ya uçmamı sakıncalı görüyor... Durum kritik... Endişe etme... Seni Zagreb'e getirteceğim... Akşama görüşürüz.
Akşam... Demirel ile Zagreb'de buluştuk.
Ankara'ya... Onun uçağıyla döndük.
Demirel, beni evime kadar getirdi... Vedalaşırken dedi ki:
"Şimdi gazi oldun." Saraybosna'da dolaşırken... O dönemi... Gazilik günlerini hatırladık.