Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Haberi anlatmak lâzım!

ANCHORMAN ile haber spikeri arasındaki fark, ilkinin "haberi anlatan", ikincisinin ise "sunan" kişi olmasıdır. Haberi anlatmak için ilk şart, "haberin içinde olmak"tır. Yani mesleki kariyerini "haber merkezinde inşa etmek" gerekir. Bu nedenle Mehmet Ali Birand, Ali Kırca ve Fatih Altaylı arasında yeni yılla birlikte start alan haber maratonunu "keyifle" izliyorum. Mehmet Ali Birand'ın "önce haber" mayası tuttu. Bunda Kanal D yönetiminin "ısrarlı" desteğinin de rolü büyüktü. Birand, bir süreliğine yoldan çıkan televizyon haberciliğinin yeniden doğru rotaya oturmasında büyük katkı sahibi oldu. Bir anchorman için gerekli olan akıcı konuşma yeteneğinden fazla nasiplenmemiş olsa da, bazen heyecanını kontrol etmekte zorlansa da Mehmet Ali Birand'ın "anlattığı" habere insan ister istemez kulak kabartıyor. Birand'ın arkasındaki ekibin deneyimi ve manevra yeteneği de Kanal D Haber'e artı puanlar kazandırıyor. Ali Kırca ise atv dışındaki anchorman'lik maceralarında bugüne kadar hiç huzur bulamamıştı. Her geri dönüşünde ona "Taş yerinde ağırdır" dediler. Şimdi mücadelesine Show TV saflarında devam ediyor. İlk reyting sonuçları da Kırca'nın parlak kariyerine yakışacak cinsten. Beni rahatsız eden ise Show TV ekranlarının ana haber süresince atv'den ayırt edilmemesi... Ben Ali Kırca ve ekibinden "sıfır kilometre" bir başlangıç beklerdim. Oysa tüm ekran grafikleri, renkler, animasyonlar, kamera hareketleri ve sloganı da dahil olmak üzere atv Ana Haber'in kopyasını gördüm. Oysa bu ekip, yenilik için risk alabilecek meziyetlere sahipti. Yeni bir haber bülteni yaratmak onların işiydi. Ama yapmadılar, yapamadılar... Yine de yolları açık, reytingleri parlak olsun. Ve Kanal 1'in yeni anchorman'i Fatih Altaylı... Reytinge koşmak için önünde iki büyük engel var. Birincisi; Kanal 1'in genel izlenme oranlarının şimdilik çok düşük düzeylerde seyretmesi. Kanalın kumandalarda yer etmesi için ciddi bir süreye ihtiyaç var. Bu reyting sonuçları, ekibin üzerinde moral bozukluğu yaratabilir. İkincisi; Altaylı'nın konuşma tarzının akıcılık ve dinamizmden uzak olması. Özellikle her kelimenin arasına sıkıştırdığı uzun "Eee"ler ve "Iııı"lar izleyicide bıkkınlık yaratıyor. (Haberleri birlikte izlediğim arkadaşım bir süre sonra "Artık dayanamayacağım" deyip, diğer odaya geçti) Bir de haberi uzun cümlelerle açıklayıp, kişisel yorumlarını da uzun tutunca, tempo düşüyor. Yine de Altaylı'nın birbirinin benzeri haber bültenleri arasında farklı bir renk olacağına inanıyorum. Yıllardır "Haberi, haberciler sunmalı" diye bas bas bağırmıştım. Hayallerimin gerçekleştiğini görmek, beni mutlu ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA