Son dönemde ekrandaki yemek programlarında patlama yaşanıyor. Neredeyse kanal başına ikişer tane yemek programı düşüyor. Bu durumda bir televizyon eleştirmeni olarak "kurs görmeye" ihtiyacım. vardı. Ben de geçen hafta atv'deki Kültür Aşı programında hayranlıkla izlediğim "Mantarlı Keşkek" tarifiyle birlikte Güney Ege'nin yöresel yemeklerini şef Sezgin Söğüt ve yemek programlarının ünlü mutfak koçu Gülhan Kara'dan bizzat öğrenmek için Fethiye Ölüdeniz'deki Lykia World'ün yolunu tuttum. Eskiden yabancı turistleri Türk kültüründen haberdar etmek için bol dansözlü ve kebap kokulu özensiz Türk geceleri düzenlenirdi. Alman'ı, Hollandalısı, Türkiye'yi fes, dansöz ve kebaptan ibaret sanırdı. Oysa bu otel müthiş bir uygulama başlatmış. Haftanın iki günü düzenlediği "Yemek Atölyesi" etkinliği kapsamında turistleri alıp, önce Fethiye pazarından alışveriş yaptırıyorlar. Yöreye özgü otlar, sebzeler ve ilginç dağ meyveleriyle birlikte helikopter pistinde kocaman bir mutfak kuruluyor. Misafirler hem Güney Ege'nin enfes lezzetlerini tatmış oluyor hem de ülkelerine usta birer aşçı olarak dönüyorlar. Masadaki Alman turist Gunther, bizim keşkekten bir lokma aldıktan sonra gözlerini kapatıp, şöyle dedi: "Mmmh... Sanırım İtalyanlar keşkek yapmak isteyip, beceremeyince adını risotto koymuşlar!.." İki günlük yemek atölyesi çalışmamda lagos buğulamadan, kuzu göbeği mantarıyla yapılan keşkeğe, bulgurlu-ekşili ebegümeci kavurmasından, eşek turpu yoğurtlamasına, Arapsaçı otu ile lezzetlendirilen çingilik salatasından, incir pekmezli kabak tatlısına kadar müthiş tarifler öğrendim. Zaten mutfakta elim kaşık tutardı ama şimdi en iddialı yemek programlarını bile kritik edebilecek mertebeye eriştim. Demem o ki, yemek programı yapanların artık daha dikkatli ve özenli olmasında fayda var!.. Son sözüm ise Kültür ve Turizm Bakanlığı'na... Ülkemiz, uluslararası gurmeler için müthiş bir cazibe merkezine dönüşebilecek "lezzet turizmi" potansiyeline sahip. Un da bizde, yağ da, şeker de... E, kavursanıza şu helvayı...